Bir çok duyguyu birden yaşadım.
Açıkcası çok eğlendim ama kendimle...
Detaylar akşama...
Sayın Anonim; "akşam oldu" mesajınız alınmıştır. Burada bir yanlış anlaşılma olmasın isterim. Benim akşamım, aslında Bebi'den dolayı gece oluyor. Fakat Bebi bugün geç uyumaya karar verince ben de bir köşede yazımı yazayım dedim. Anonim, burdan size ve göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederim. Bir de isminiz bilseydim... ( Anonim; sizin kim olduğunuz öğrenildi. Çok sevdiğimiz kişilerden birisiniz. Sanırım daha çok karşılaşırız buralarda...)
Biraz o sektörde çalışmışlığım vardı ve uzun bir aradan sonra bilirim ki kimse aramaz ve sormaz. Program ile ilgili telefon geldiğin açıkcası şaşırdım. Ne yapıyorsun, bebek nasıl gibi klasik soruları geçtikten sonra asıl konuya gelindi. Randevu verildi, konu kararlaştırılır. Fimo'yu biliyorlardı, yanında bir de pasta süslemesi yapsam ve hatta "ikisi aynı model olsa nasıl olur" soruna cevap bulsam? Araştırma yapıldı, durum tahlil edildi ve karar verildi. Portakal ağaçlı pasta yapılacak ve aynı modelleme ile ahşap kutu hazırlanacaktı. Fikir tamam da hayata geçirme aşaması biraz sancılı oldu. Dino sızlanmalarımı dinledi, Bebi uyuyarak annesine zaman kazandırdı, Güllü, Dilek, Özlem, Burcu, Işıl ve Suzi moral vererek üçgeni tamamladılar. Yayın günü ev tam bir karmaşa içindeydi. Her yer, kelimenin tam anlamıyla her yerdeydi. Beni tanıyanlar bilir, saç ve makyaj konusunda özürlüyümdür. Bu yüzden iki arada bir derede kuaföre gidip " Amanın beni toparlayın, reyting durumları var!!!" paniği yaptım. O işi halledip, yanıma bütün ekipmanları ve doğumdan sonra üzerimde kalan 15 kilomu da (Çok ısrar ettim ama inatla benle gelmek istedi.) alarak yola çıktık. Trafikte yok, pek güzel bir yolculuktan sonra TV8 stüdyolarına geldik. Sevgili Ali beni kırmadı, yardıma geldi. Bütün eşyaları bir çırpıda indiriverdik. Ana kapıdan geçtik ve kaybolduk. Çığlıklar eşliğinde Ayşe ile buluştuk, öpüştük. Beni aldı çekim alanına götürdü.Oralar görmeyeli biraz değişmiş. Stüdyo aşağıda alınmış veya zaten o ordaymışta biz bilmiyormuşuz. İşte bütün değişik duyguların bir anda yaşanmaya başladı zaman ve mekan. Burası açık ve tamamen sizin yorumlarınıza bırakılmıştır. Büyük bir masa ve resimdeki manzara. İtiraf edeyim şaşırdım. Şaşkınlığım nedeni yanlış anlaşılmasın; ekrana tek başıma çıkma derdi değil... Olay çikolatalı makarna olayı ve koskocaman bir tezgah üstü set ve tüp. Hani hava mı uçarız yoksa masamı devrilir belli değil. "Makarnacı" Aslı ile tanıştık. Anladığım kadarıyla o da şaşırdı. Özetle kimsenin kimseden haberi yokmuşşş... Haberi olmak zorunda mıydık, açıkcası bilmiyorum. Belki bilmeliydik belki de bilmemize gerek yoktu. Karar sizin... Neyse bu kısım karşılıklı şaşkın bakışlarla atlatıldıktan sonra başka bir pürüzlü nokta çıktı. Bir tarafta çikolatalı makarna bir tarafta şeker hamurlu pasta. Uygulama olarak aynı anda ikisi birden mümkün değil olmaz, o zaman "Ayşem, sen Fimo yap, başka zaman bunun için de gelirsin." oldu. "Peki, olur." dendi ve hemen gerekli donanım (Ben , her ihtimale karşı Fimo malzemelerimi yanıma almıştım. Temkinli kadın durumları!) kuruldu. Ve "Merhaba" diyen derinden bir ses. Kafamı kaldırdım, Vahe karşımda. Ben canlı birisini beklerken cansız manken şeklinde bana elini uzatmış, bekliyor. İkinci şaşkınlık... Sadece Bebi'yi duyduğunda gözlerinin ışıldadığına yemin edebilirim. Herhalde canlı yayına bu şekilde hazırlanıyor kendileri. En sonunda program başlamaya karar verdi ve ismim anons edildi. Ben de daldım stüdyoya... Vahe bir anda canlanmış, neşelenmiş vaziyette karşımda konuşuyor... Haydaa... Neyse ben masanın bir ucuna geçtim, bu arada masa inanılmaz sakat duruyor ve sallanıyordu. Ne zaman kırılacak diye bütün yayın boyunca bekledim. Herhalde o zaman ciddi reyting rekoru olurdu. Şarkıcı anons edildi; Elif Karlı'yı beklerken Dilek çıkıverdi. Peki bu da olsun. Severiz kendisini ve dinleriz. Bu arada reklam arası ve ben hala masanın başındayım. Neyse ikinci devre başladı ve Aslı anons edildi. Geldi , çikolatayı eritti, muzu koydu ve makarnayı bu karışıma dahil etti. Ben ise orda bir portakal ağacı ile uğraşmaya devam ettim. Hani biraz da ağırdan alıyorum sorarlar diye ama kimse birşey sormuyor. İkinci reklam arasında makarnayı yedik. Ben çok beğendim. Sıcak browni lezzetinde... Ve asıl beni çok eğlendiren kısma geliyoruz, Vahe geldi; "Reytingler patladı. Muhteşemsiniz Aslı Hanım, herkes çikolatalı makarnayı soruyor." dedi ve benle gözgöze geldi: "Siz de iyisiniz" dedi. Bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum.Bozulurum zannetmiştim ama gerçekten çok güldüm. Hatta kendime şaşırdım. Niye bu kadar güldüm diye... Ucundan azıcık reyting kapabilmişim, buna da şükür... Kapanış kısmına geldik; Vahe "Verdiğiniz bilgilere çok teşekkür ederiz" dedi. "Hangi bilgi" diyesim geldi ama herhalde yaptım birşeyler ama geçici hafıza kaybıyla hatırlamıyorum diye düşünerek sustum ve gülümsedim. Program bitti, pasta gitti ve ben neşe içinde eve döndüm.
Peçete'deki notlar:
Hiçbir yemek programında yemekler gerçekten pişmiyormuş, inanmayın... Oktay Usta-Yeşil Elma hariç...
Reyting denen şey önemli bir şahsiyetmiş...
Aslı'nın yerine mutlaka gidilecek ve makarnaları test edilecek.
Her zaman tedarikli olmakta fayda var.
Çok ama çok güldüm... Özlemişim bu kadar gülmeyi...
O günden bana kalan en önemli şey; sizler oldunuz. Yazdıklarınız ve söyledikleriniz için gönül borcum var size... Bir çok insanın ve benim sizlerden öğreneceğimiz çok şey var. Teşekkür ederim...
Not: Resimleri yüklerken ciddi problemlerle karşılaştım. O yüzden yazı geç yayınladı. Özür dilerim.
Devamını okuyun...(Read more...)>>