Bir mucizeyi yaşamak ve yaşananları dışardan gözlemek. Bana hayatın anlamını bir kez daha anlatan kareler. Hani başucu notları tarzında olanlardan...20.09.2007 tarihinde yaşananlardan;
Tolga, iki elinde iki telefon hep konuşuyor, hep konuşuyor... Burak ise sırasını bekliyor. Hemşire geliyor, son kontroller, kan testleri, sorular, sorular... Sanırım Özlem bir an önce doğurmak istiyor. Saat: 09.04. Herşey yolunda. Artık Burak'ın dünya ile tanışma zamanı geldi. Önlük giyildi, bone takıldı. Yüzlerde oturtmaya çalışan gülümsemeler... Aslında yüreklerde f
ırtınalar kopuyor. Sevgiliye bir bakış, dokunuş: "Ha gayret Ballım, az kaldı. İyi misin?" Kelimeler birer saniye havada asılı kalıyor. Yanağım ıslak, hayırdır? Ağlıyor muyum yoksa?!... Saat: 09.28. Burak kuvez içinde doğumhanenin kapısında. Herkes çok heyecanlı. Adeta görmek için üst üsteyiz. Ben
şimdilik sıramı beklemekteyim. Acaba Özlem ne durumda? Daha çıkmasına varmış. Biz bebek odasına çıkalım o zaman. Saat:09.34. Banyo zamanı. 9 aydır beklediği yerin üstünde kalanlarından arındırılıyor. Pembe, sağlıklı ve yakışıklı bir bebek çıkıyor altından. Bakalım ne zaman yüzünü görebileceğim? Kalp atışlarım dışardan duyuluyor mudur? Tartılıyor, hala yüzünü göremedim. Camın arkasından hemşirenin "3.150kg" lafını dudak okuyarak çözüyorum. "Boy:50cm". En sonunda yüzünü gördüm.
Hafif uyukluyoruz. Sanırım narkozun etkisi. Topuğundan kan alınıyor. bu durumdan pek memnun kalmadık. Uyku halinden yaygara haline döndük. Biraz uzaklaştım, heyecanı dizginlemek için. Koridorda yürüdüm. Döndüm ve havadaki saf sevgi halini gördüm. Baba ciddi, resim kaçırmamaya çalışıyor. Herkes ufak çığlıklarla kime benziyor soruları soruyor. Çok keyifli... Parmaklar Rafet, yüz Tolga... Komşular da sevinci paylaşıyorlar, onlar bu anları daha önceden yaşamışlar. Kıdemli olarak
"Hayırlı olsun." deniyor. Aklım Özlem'de. Aşağıya inmek lazım. Camın perdesi kapanıyor. Şimdi sıra annede. Tekrar doğumhanedeyiz. Saat:10.13. Dikişler kapatılmış, narkozdan uyanmış. Biraz toparlanması için zaman veriliyor. Tolga onun yanında. Ben de orda olmak istiyorum. Hademe bu isteğimi gülümseyerek karşılıyor. "İyi mi?" sorusu ağszından düşmeyen bir soru...
Tolga "Muhteşem, herşey yolunda" diyor. Burak'ın resmini gösteriyoruz. Çok heyecanlı ve yorgun... Odaya çıkıyoruz. Keyifli ve çok rahat. Dikiş yerleri acıyor ama yoluna girecek biliyor. Biraz sohbet ediyoruz. Hemşireler geliyor, kontroller yapılıyor. Yüzlerde sabahki gerginlik ve o kendini sağlam tutmadan dolayı oluşan soğukkanlılık yerini pamuk şeker tarzına bırakmış. Telefonlar çalıyor. Tolga operatör işine geri dönüyor. Ve Burak bekleniyor.
Saat: 10.36. Dünyanın durduğu an... Hayatımda her zaman tanık olmak istediğim ve her seferinde ilkmiş duygusunu yaşayacağım an... Anne ile bebeğin ilk bakışmaları... Hiç kimsenin bu kadar saf, güzel ve muhtaç bakabileceğini zannetmiyorum. İkisi de birbirlerinin tamamlayan parçaları. 9 aylık içiçe olan beraberliğin dış dünyaya taşınması... Birileri birşeyler söylüyor ama ben duymuyorum. Hiçbir anı kaçırmamalıyım. Defalarca deklanşöre b
asıyorum. Sadece anı ölümsüzleştirmek istiyorum...Burak acıkmış, içgüdüsel olarak emme hareketi yapıyor. Biraz yardım ile başarıyor. Sanırım işin zor kısmını kolaylıkla atlattık. Emmek zor iştir. Hem anne için hem de bebek için yorucudur. Uyku geliyor. Birazcık annenin sıcaklığında dinleniyor. İkisinin yüzünde inanmamanın getirdiği şaşkınlık ve mutluluk. Aslında hamil
elik haline o kadar çabuk alışıyoruz ki, doğduğunda inanmakta zorluk çekiyoruz. Ben uzunca bir süre hamile hamile dolaşacağım diye düşünmüştüm.Özlem'in dinlenmesi lazım ama Burak'tan ayrılmak istemiyor. Biraz Tolga alıyor. "İşte benim oğlum" edası ile odada geziyor. Bir süre sonra gene uyanıp aranmaya başlanıyor. Hemen annenin yanında yeri hazır. Bu sefer el eleler... O minik el, annesinin parmağını hapsediyor. Gitmesine izin vermez şekilde. Özlem küçüçük eli seviyor, seviyor... Benim artık gitme vaktim geldi. Herşey yolunda... Yorgun ama keyifli bedenler ve ruh halleri eşliğinde yollara düşüyorum yeniden...
Sevgili Burak; seni çok bekledik, daha sen yokken ortada hep senden konuştuk. Ne iyi yaptın da geldin! Nefesimize nefes, hayatımıza renk kattın. Umarım hep beraber daha çok mutlu ve sağlıklı anlar paylaşacağız...Seni çok seven kardeş ailen,Ayşem, Deniz ve Batuhan Öztaş
Peçete'den Notlar: Biraz önce farkettim ki 100.yazıya ulaşmışız. Burak'ın doğum haberinin yazısı, rakamsal olarak bu duruma denk düşmesi benim için çok güzel bir hediye oldu. Yeni başlangıçlar ile daha güzel haberlerin olduğu yazıların bu parmaklardan sizlere ulaşması en büyük isteğimdir. Bana ayırmış olduğunuz zaman için sizlere çok teşekkür ederim. Sevgilerimle...
Devamını okuyun...(Read more...)>>



