18 Aralık 2008 Perşembe

Son Gün, Toscana... Bölüm 1:

Artık İtalya macerasının sonuna geldik. 4.gün;
Nedense bavulları toplama konusunda bir garipliğim vardı. Mehter marşının farklı yorumuyla, bavula 2 koyup 1 alma durumundaydım. Bavul toplanmadığı için dönüşümüz iptal olabilir miydi? 1 gün daha kalma ihtimalimiz yüzde kaçtı? Dino sürükleyerek beni kahvaltıya indirdi. Elimizde Toscana kitabı ile rotayı belirledik. (Tomtom bu işe ne der bilmiyorum? Sonra intikamı acı oldu. Acaba bir teknolojik alete daha ne kadar insan muamelesi yapacağım? Daha ne kadar soru soracağım?)

Kitabın küçücük bir kenarında Pinokyo ile ilgili birşeyler, bir yerler var. Kaldığımız otele yakın ve Pizza yolu üzerinde. Collodi küçük bir kasaba. Her zamanki gibi gene tepelerde kurulmuş. Kocaman bir meydan ve meydanın hemen içinde 1956 yılında açılmış olan Pinocchio' Park (Pinokyo'nun Parkı). Yanındaki otoparka arabamızı bıraktıktan sonra, park kapısının önündeydik. Gezilecek yerlerle ilgili farklı giriş ücretleri var. Seçim Pinokyo Parkı ve Garzoni Bahçesi. Tutar adam başı 20€. Maşallah dedim içimden. Cimriliğim tuttu...Ya niye verdik şimdi?



















"Verdiğim paraya değdi." kavramı bizlere özel mi yoksa evrensel bir deyiş mi bilemiyorum ama gerçeklik payı çok yüksek. Açık kalan ağzımı kapatmakta zorluk çekiyordum. İnanılmaz büyüklükte bir park karşımızdaydı. Giriş anından itibaren herşey Pinokyo ve kitabında yer alan kahramanlarla ilgili. Bronzdan yapılmış heykeller yürüdüğümüz yeşil daracık taş yolda karşınıza bir anda çıkıveriyor. Sanki "cee-e.." havasında. Yapılan bir yarışmada parkta sergilenmeye layık görülen 21 bronz eserin yarattığı etki yabana atılır cinsten değil. Tam bir külterel alan olarak nitelendirebileceğim parkta 90mt2'lik devasa bir mozaik alanı bulunmakta.




















Ve karşımızda bizi yutmak üzerine sessiz ve sakin şekilde bekleyen balina....


Parkın içinde aynı zamanda kapalı bir sergi salonu ve çocuklar için oyun bölümleri, çadırları var. Çok hızlı bir şekilde gezdiğimiz parkın son noktası burasıydı. Bebi'nin burda olmasını çok isterdim. Aklımın bir diğer tarafında ise Keloğlan ve Nasreddin Hoca vardı...




















Pinokyo Park'ın çıktığımızda ikimizin de yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. İkinci ziyaret yeri ise Garzoni Bahçesi ve Villası idi. Bir bahçe ne kadar büyük olabilir ve yerel halkın villa dediği şey acaba benim için saray olabilir mi? Giriş kısmından başlayıp en yükek noktasına ulaştığımızda zafer çığlıkları atıyorduk. 18.yy yapımı olan bu alan birçok filmlerde mekan olan kullanılmış.





Villa'yı gezme şansımız süre anlamında yeterli olamayacağı için direkt olarak bahçenin içinde yer alan kelebekler evine yöneldik. Kapalı ve sıcak bir ortam. Kaldığımız 10 dakikalık süre içinde terlemenin dışında objektifin camı bile buğulandı. Ben kelebeklerin fotoğraflarını çekmeye çalışırken Dino camlı bölmelerde sergilenen zehirli böceklerin peşindeydi.





















Tekrar gidilmesi gereken yerler listesinde en üst sıraya koyduk Collodi kasabasını...

Artık dönüş yolundayız. Uçak Pizza'dan kalkacak. Oraları görmemiz için 2-3 saatimiz var. Son noktaya doğru yol alıyoruz....

İlgili adresler: http://www.pinocchio.it/

3 yorum:

zarpandit dedi ki...

kelebekler yaratışıl harika resmen..renkleri desenleri ne mukemmellik değilmi :)

hanimis dedi ki...

Çok güzelmiş masal gibi..

Berceste dedi ki...

Geçenlerde TV'da Ayla Algan vardı ve pek çok masal kahramanı gibi Pinokyo'nun da bizden çalındığından bahsetti. Bu konunun geri kalan kısmını çok merak ettim ama anlatmadı :( Ne dersin?