31 Temmuz 2007 Salı

Araya Giren Bilgi...

Bake Shop Yeni Telefonlar:

212-327 23 27
212-327 23 63
Fax: 212- 327 49 31



Devamını okuyun...(Read more...)>>

29 Temmuz 2007 Pazar

Piknik'ten Sonra...

Hızlı geçen bir gün. Olayın tamamı "24" 'ü bile geçti. Benim çok zevk aldığım bir gün yaşandı. Aklımı toplar toplamaz ve suratımdaki daimi sırıtmayı daha makul bir ifadeye dönüştürür dönüştürmez notlarla burdayım...



Devamını okuyun...(Read more...)>>

28 Temmuz 2007 Cumartesi

Piknik'te Son Durum...

Saat 12:10. Şu anda tukkan'da Selen, Ebru buluştuk. Birazdan yola çıkacağız. Etrafta bir börek kokusu var. Bebi uyudu. Çok sıcak. Devamı sonra...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

Piknik'ten Önce...

Naklen yayın... Şu anda saat 07.44. Piknik için hazırlıklar devam ediyor.


Sanki "24" dizisi gibi oldu ama çok heyecanlıyım. Sanki gizli ajan toplantısı gibi, sanki yıllar sonra buluşan ilkokul arkadaşları gibi... Bu benzetme olaylarına da bir çözüm getirmeli. Bir tarafta ajan, bir tarafta okul arkadaşı...

Kurabiyelerin yoğurulması için bir yardımcı kullandık. Kendisine teşekkür ederiz.Adı bizde gizli tutulmaktadır. Aaa ben resmen "24" havasına girdim. Hayırdır bakalım...
Bizde gün 06.30 başladı. Hemen kısır hazırlıkları tamamlandı. Hazır Bebi ve Dino uyurken... Demlenme işlemi saat 07.14 itibariyle tamamdı. Pisi'cim olmazsa olmaz dedi...


Bu arada sanki tatile gidiyormuş gibi çantalar hazırlandı. Bebi'nin çantası, piknik çantası ve pek tabi benim ekipmanlar...


Ve Bebi uyandı... Yüzündeki ifade " Bu kadın gene delirdi. Sabah sabah ordan oraya uçuyor, bir de suratıma makina tutuyor. Sakin olmalıyım..."

Ve bir de başka bir hazırlık vardı. Etkinlik için güzel olur diye düşündüm. Umarım güzel olmuştur.





Şimdi saat 08.20. Kısır biter, Bebi kahvaltısını yapar, ben giyinir ve çantaları yükler, tukkana doğru yola çıkar...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

25 Temmuz 2007 Çarşamba

Konusu Olmayan Yazı...

Gene geliyorlar. Gelmelerinden ben sıkıldım ama onlar gelmekten sıkılmadılar. Bir taraftan da kaşınıyorum. O yüzden önüme gelene bulaşmak istiyorum. Nedenler ve niçinler ile karşımdakini boğmak istiyorum. Belki terslemek gafletinde bulunurlar da ben de "hötö hötö" şeklinde içimdekileri bir çırpıda boşaltırım. O yüzden bulaşıyorum,;

1. Müge; ben seni sevdim, neden inandıramıyorum?

2. Esra; nerde benim limonatam? Çaldın ağzımıza bir bardak bal...

3. Münevver Abla; nerde benim limonlu kurabiye tarifim? Yazık değil mi bana? *** Son dakika: Saat 01:03, Münevver Abla tarifi yayınlamış. Bu kadar mı olur dedirtti... Mutlaka yapın diyorum. Muhteşemler...)***

4. Dilek; neden 26 Temmuz değilde 26 Ağustos? Neden yaaa??

5. Gıcık pandispanya; neden kuruyorsun ki??

6. Sıcak hava; senin yüzünden hep yanımda yedek tshirt mü bulundurmam gerekiyor?

7. Buzdolabı; soğukluk ayarın neden korece??

8. Dino; günümün %65'inde ayağımı uzattığım halde uzatmıyorum gibi davranıyorsun? (Uykuda geçen süre dahil edilmiştir.)

9. Araba; senin hidroliğini ben nerden bileyim?

10. Varisim; bekledin de şimdi mi azma kararı aldın?

11. Bebi neden hala polar battaniyeye sarılarak uyuyorsun? ve neden ayrıca onu, bana da sarmak istiyorsun?

12. Neden bir türlü eğitim yazısını yazamıyorum? Not: Ayşen, Mine, Zeynep ve Fidan; öperim sizleri...

13. Selen; neden hayatımda gördüğüm en şirin şeysin?

14. Feride; sana ne diyeyim bilemedim!!! Bu yazı işine yarar mı?

15. Neden tatile gideyim? Neden tatilden döneyim?

16. Edi ile Büdü; neden "Kadıköy, Günaydın" demiyorsunuz?

17. İ.C.; almadım diyorum ve hatta böyle bir şey görmedim diyorum... Neden anlatamıyorum?

18 Hür; The ogretmen neden seni bu kadar seviyor? (Allah ayırmasın!!!)

19. The ogretmen; neden kavuşamıyoruz?

20. Erem, senle konuşmak istiyorum ama nasılsa başaramıyorum!! Eeytt!!!

21. Saat 00:08 itibariye son durum: neden "ogame" denen şey var? Ve benim kumam pozisyonunda? Ya da ben onun kuması? Ayyyy...

Bu maddeler (son madde hariç) 25 Temmuz 2007 saat 06:30 ile 23:34 arasında yaşanan ve anlık olan gelgitlerden payını alarak hazırlanmıştır. Bu yazı ile benim hiçbir alakam, tanışıklığım, görüşmüşlüğüm ve hatta sima ısırıklığım bile bulunmamaktadır demek isterdim ama kısmet değilmiş. Peki rahatladım mı?? Kocaman bir HAYIR...




Peçete'den Notlar:

  1. Efendim, açıklamada geç kalmış olabilirim; yazıda bahsi geçen "gelenler" benim meşhur dönemlerimde gelen , hala ne olduğunu anlayamadığım ruh hallerim oluyorlar... Yanlış anlaşılma olduysa af ola...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

22 Temmuz 2007 Pazar

1. Türk Yemek Blogları Pikniği

Duyduk duymadık demeyin!!! Piknik var!! Valla biz ordayız, sizi de bekleriz... Konu ile ilgili ayrıntılar aşağıda;
Tarih: 28. Temmuz. 2007 /Cumartesi gunu 13.00-17.00 arası
Yer: İstanbul (Katilacagini bildiren arkadaslara ilan edilecektir.)





Devamını okuyun...(Read more...)>>

17 Temmuz 2007 Salı

Yaşanmışlığı Olan Pasta...

Çok kısa ve net bir yazı olacak...
Elçiye zeval olmaz. Bana dedi ki: "Sen resmi yayınla!"... Resim yayında, yazı ise bir tık uzaklığında... Tepedeki bir yüzük kutusu. Pastada parmağı olanlar: Burcu, Ufuk, Yelda, İpek ve Tütü... Ayrıca The Ogretmen'in hazırlamış olduğu şeker hamurunun da tadı, malzemeden çalacak kadar güzeldi... Huzurlarınızda bu değerli parmaklara teşekkürü bir borç bilirim... Sevgiler ve saygılar...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

15 Temmuz 2007 Pazar

Kimler Geldi... Kimler Geçti...

Uzun uzun giriş yapmadan direkt olarak olaya giriyorum. Bir telefon, çiçekçi : "Açık adres alabilir miyiz? Teslimatınız var!" Hiii!! Ay çiçek gelmiş, kimden acaba? Ben hayatımda bu kadar şirin ve heyecanlı çiçekçi görmedim. Hem de ailecek geldiler. Tam süpriz oldu. Karşımda Kuzey Bebek vardı, annesi ve babası ile birlikte. Çığlıklar içinde Aynur'a saldırdım. Kucaklama kavramına böylece yeni bir boyut getirdim. Böylece mutluluklarımın başlangıcına adım attım. Uzun uzun sohbet ettik. Aynur ve Ömer inanılmaz bir çiftler. Kuzey ise muhteşem. Kesinlikle tez konusu olurlar ailecek... Aynur'a not: Bacım, geldiğiniz İstanbul'a, hala yerleşemediniz mi???
Suzi'yi, Burcu sayesinde tanıdım. Ortak noktalar göçmenlik ve erkek bebeler olunca biz aldık başımızı gittik sohbette... "Ben bu işlerden anlamıyorum" diyor ama yaptığı kekler nedense bu cümlenin yakınından dahi geçmiyor. Suzi; sesim geliyor mu? Seni keklerin ile birlikte bekliyoruz.
İkinci misafirimiz Bebişi ile Pınar'dı. Gördüğüm ikinci en uzun boylu hatun kişi. Ben ondan ziyade o güzel bebişin olduğu karnı sevip durdum. Bir ara acaba rahatsız olur mu acaba dedim ama açıkcası pekte kafama takmadan sevmeye devam ettim. Bu arada Pınar'a huzurlarınızda bir notum var: " Pınar'cığım, senden fazla para almışız. Müge bu konuda farklı bir yaklaşımda bulundu ama asla ve asla kafamızda öyle bir düşünce yoktu. Anons ediyorum 3ytl alacağın vardır. Vatana hayırlı olsun!"
Bir sonraki misafirimiz Neslihan'dı... Nesli bir akşam vakti sessiz ve usulca tukkan'dan içeri girdi. Biz ise o sırada Tütü ile son takılacak raflar ile ilgili kriz geçiriyorduk. Sıcacık bir merhaba ve güzel dilekler. Onunla da ayak üstü yapılan uzunca bir sohbetin neticesi hemen ısındık birbirimize... Bir cumartesi günü kurabiyelerle buluşmak üzere ayrıldı tukkandan, aynı sessizlikle... Veeee meşhur cumartesi. Şekerler o cumartesi tukkan inanılmazdı. Benim çığlıklarım, kahkalar, çörekler, kekler, kurabiyeler kısacası herşey inanılmazdı... Selen, Müge, Neslihan, Özlem ve sonradan Gökçe... Selen'in şekerliği, Müge'nin tuzluları, Neslihan'ın nazar boncuğu kurabiye ve minik kekleri, Özlem'in çikolata ve vişneli cupcake'leri ve Gökçe'nin güzel gözleri güne imzasını attı. İtiraf ediyorum dedikodu da yaptık, tarif te verdik,güldük de... Her türlü duyguyu yaşadık, hatta Pınar'a naklen bağlandık. Kızlar sizi tarif edebilmek için bir kelime bulamıyorum. Çocukluk arkadaşı gibi aldınız beni sarıp sarmaladınız. Hem de o gün, bizim için zor bir gündü. Siz o günün kahramanları oldunuz. Umarım daima bir arada oluruz. Sağolun , varolun...
İpek " Ben size gelmek istiyorum " dediğinde heyecanlandım. Bloglar içinde bazı isimler benim için özel bir yer tutar. Yaptıkları işler, gösterdikleri sabır ve itina, başladıkları nokta ile geldikleri nokta, dünyaya bakışları, ben de hep o isimleri bir yerlerde toplama sebep oldu. İpek'te o isimlerden biri. Bir geldi, pir geldi. Projeler türedi, beyin fırtınaları koptu. Hatta aldı beni önüne kattı, götürdü rüzgarı ile... Açıkcası benim de itirazım olmadı bu güzel rüzgara... Güzellikler bizi, sizi, hepimizi bekler...
Bir elinde kocaman tabak, bir elinde güzeller güzeli bir prenses ve yüzünde kocaman gülümseme ile kapımızdan giriverdi. Yaptıklarına mı baksam ve hatta yesem, prensesi mi öpsem, ona mı sarılsam, bilemedim... Sevgili Burcu, ayağına sağlık, ellerine sağlık, en önemlisi o kocaman , sıcacık yüreğine sağlık. Hep gel, her zaman gel... Ve geldi. Sevgili Burcu, bu sefer Sevgili Ufuk'u da yanında kaptı geldi. Ufuk senin tanımakta geç kaldım ama bu açığı en kısa zamanda kapatmak için elimden geleni yapacağım. Huzur veren tarzın ile aslında herkesin hayatında mutlaka olmalısın diye düşünüyorum. Hoşgeldin, sefa getirdin... Hele kaşıkların var yaa... Bu kadar mı tukkan için uygun olur...

Sevgili Esra; bir çalişan anne olarak klubüne hoşgeldim diyorum. Umarım bir fuar macerası ile başlayan arkadaşlığımız uzun yıllar devam eder. Her kahvemiz ve çayımızda yanımızda olacaksın arkadaşım.

Asıl bomba şimdi geliyor; gözlerime inanamadım, çığlıklar içindeydim. Münevver Abla ile tanıştım. Özür dilerim kaba bir tabir olacak ama başkası da buraya uymuyor. Zımba gibi bir kadın karşımdaydı. Onun karşısında ben kendimden utandım. Hayat dolu; acılarına rağmen, enerjik; yaşıtlarına rağmen, teknoloji takipcisi; bir çok "Ben interneti bilirim" diyen kişiye rağmen... Bu cümleler alır başını gider. Onu tanımak ve sohbet etmek, benim için çok güzel bir deneyim oldu. Tekrar gelmeli, mutlaka gelmeli... Münevver Abla... Siz de hep gelin...
Yelda, görsel yönetmenim olarak kaderime taht kurdun diyorum, başka da birşey demiyorum. Bacım en kısa zamanda bekliyoruz.
Kısacası geçen ayımız heyacanlı, bol çığlıklı ve kahkahalı geçti. Bu arada eğitimlerimiz başladı. Bazı bölümlerini görsel yönetmenimizin kamerasından izleyebileceksiniz. Onunla ilgili hazırlıklarımız da yarın tamamlanıyor. Yanımızda olan ve olmayan herkese teşekkürü etmek istiyorum.İyisiyle, acısıyla sizin sayenizde güzel günler ve projeler bizi bekler...
The Ogretmen; seni unutmadım bacım ama sana ayrı yazı ister...
Kırmızı'ya not: Keşke burda olsaydın, hep aklımdasın. Dilek ağacına ilk çaputu bağladım...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

6 Temmuz 2007 Cuma

Tazecikten Habercik

Bu aralar hayata yoğun tarafından bakıyoruz. Tukkan ile ilgili olarak "Kimler geldi? Kimler geçti?" programına başlamadan önce size önden, beraber ve solo şarkılar tadında, bir ara nida vereyim istedim. Tütü yayında... Kendisini de bünyemize alarak bize adapte etmeye karar verdik. Bakalım neler yapacak??? Adres ilişikte bilginize sunulmuştur. Hadi buyrun bakalım...


Devamını okuyun...(Read more...)>>