30 Kasım 2007 Cuma

Sesim Geliyor Mu?

Nerdeyiz?
Fuardayız...


Ne yapıyoruz?
İtina ile topuklu ayakkabı giyip, topuk kırıyoruz.
"Merhaba, Hoşgeldiniz" diyoruz.
Yan komşudan pizza aşıyoruz.
Savaş boyaları şeklinde makyaj yapıyoruz.
Günde 15 defa Tütü ile konuşup, hasret gideriyoruz.
Burcu ile birbirimize bakıp "ahh" çekiyoruz...
Çikolata yiyip, her seferinde "bu son" diyoruz...

Cumartesi ve Pazar bu durumlarda gelişme olur mu , bilmiyorum. .
Bake Shop olarak ordayız. Sizi de bekleriz...







Devamını okuyun...(Read more...)>>

26 Kasım 2007 Pazartesi

Veda...

"Öyle uzak ki yerin, uzakları aşıyor.
Bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor.
Ya herşeyim ya hiçim sorma dünya ne biçim
Bir kördüğüm ki içim, çözdükçe dolanıyor."

Senin haberin geldiğinde radyoda bu şarkı çalıyordu.
Ağladım.
Şarkı bitti, benim ağlamam bitmedi...
Mekanın cennet olsun... Biz gelene kadar sen masayı hazırlarsın di mi Esra??...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

8 Kasım 2007 Perşembe

Özlem'den Size Mesaj Var...

"Özlem "Bir Maceraydı Yolculuğun..." gönderinize yeni bir yorum yaptı:

Merhabalar,

Bu kadar uzun bir süre sonra yazdığım için ne olur affedin beni.Anne olanlar beni anlarlar sanırım.En başta bu güzel günümüzde bizim yanımızda olan ve gözyaşları içinde okuduğum, hayatım boyunca benim için en önemli ve değerli olan oğlumu kucağıma aldığım anları bizim için ölümsüzleştirdiğin ve bu kadar güzel duygu dolu bir yazı ile bize hediye ettiğin için sonsuz teşekkürler canım arkadaşım.
Ayşem benim adıma duygularımı sizlere iletmiş olsa da ben hepinize tek tek güzel dilekleriniz için teşekkür ederim.Sevgi, mutluluk ve gülücükler hep yanınızda olsun...
Özlem"


Devamını okuyun...(Read more...)>>

5 Kasım 2007 Pazartesi

Sanırım Siteye Yeni "Yazı" Yazdım...

İsterdim hergün yazı yazabilmek ama süreç içinde bu amacıma ulaşamadım. Yazı yazmadığım zaman hayatın beni beklemediğini ve devam ettiğini, unutmamak için küçük notlar almam gerektiği bilincinden yola çıkarak en sonunda gecenin bir vakti, herkesi uykuya göndererek yerimi aldım. Kahvemi hazırladım, müzik de tamam. Gerisi artık parmaklarımın ucunda;

Bir kot pantolunun cebinde geldiler. Aslında tektiler, açınca üç parça oldular. Şu bir ay içinde yaşananları incelediğimde, ne zaman keyiflensem birşeyler ters gidiyor ve ne zaman canım sıkkınsa birşeyler olumlu gidip beni gülümsetiyor. Bu gelenlerin zamanlaması muhteşemdi. "Bıdı bıdı" şeklinde Tütü'ye birşeyler anlatıp, beni sakinleştirmesine izin vermediğim bir vakitte bana uzatıldı bu gelenler. Evirdim ve çevirdim. Açtım. İçinden inanılmaz güzel bir koku burnumu gıdıkladı. Resmen kıkırdadım ve keyiflendim. Ve içinden küçük ama içi kocaman olan, sıcacık notlar çıktı. Şimdi onlar benim birşeyler hayatımda ters gittiğinde avucumda sıkıca tuttuğum ve bana asıl sahiplenmemiz gereken duyguları gösteren, daima yanımda taşıdığım "Hatırlatma Notu" olarak adlandırdığım bir parçam. Peki yaratıcıları nerdeler; uzakta ama yanıbaşımda... Gelinciğim, Gretel'im (Hansel ile bağlantınızı pek merak ediyorum!) ve Süprizlerin kadını... Teşekkür için geç kalmadım umarım... Ellerinize sağlık...


İtiraf etmem gerekirse ziyaret aşaması ben de biraz korku ile karışık heyecan yarattı. Daha önce Berceste ile yaptığım konuşmalarda kendisinden biraz çekindiğimi de söylemiştim. Bahsettiğim kişi Tukkan'dan içeri girdiğinde elim ayağıma dolaştı. Bana sarıldı. Sıkıca kucakladı. Sevgili Suzi ve GeTe Merve ise biraz şaşkınlıkla sahneyi seyretti. Ve sonunda Punto Amca karşımızdaydı... Onunla tanışmak ve sohbet etmek; hayatımıza farklı bir pencere açılmasını ve bu açık pencereden inanılmaz anıların, sohbetlerin ve hoş gülücüklerin duyulmasını sağladı. Biz sohbetine doyamadık. Gitmesin istedik. Tekrar geleceğine söz verdi. Onun arkasından bakarken, bütün olumsuzlukluklara, çirkinliklere, haksızlıklara rağmen yüreği bozulmamış ve inançlarından vazgeçmemiş bir gazeteci ile tanışmanın ne kadar büyük bir şans olduğunu düşündüm... Punto Amca; her zaman bekliyoruz... Fotoğraf notu: Punto Amca'nın gözünden bizim dükkan...


Zaman sıralaması aslında biraz karışık oldu. Tom Jones'tan önce araya muffin ve baklavanın girmesi gerekiyor. Sevgili Arkadaşlar çok üzgünüm ama bir Kitchen Aid'im var. Kendisini alırken onla yapılabilecek yemeklerin olduğu bir adet yemek kitabı hediye ettiler. Teknik açıdan kendisi mevcut mikserlere göre farklılık gösterdiği için tariflerde ona göre değişiyor. O kitaptan yaptığım tarif en yakın zamanda yayında olacak. Farklı markalar ile ilgili sonuçlarda mutlaka sizinle paylaşılacak. Ben muffinlerle uğraşırken, benim Sevgili Güllüm gitmiş , baklava yapmış. Ben muffinlerimi yere göğe sığdıramazken, canım benim küçük bir borcam içinde " Ben de baklava yaptım" dedi. Benim gözler yerinden fırladı. Hemen tadına baktım ve muffinleri kimsenin hatırlamıyacağı, uzak bir köşeye kaldırdım. Yani olayın özü; muffin tarifinden sonra baklava tarifi geliyor.


Tom Jones'a gelmek o kadar kolay olmayacak sanırım. Çünkü araya "Yeşil Elma" girdi. Olur mu, olmaz mı derken oldu... Tütü'ye sürekli olarak "Benim ne işim var?" şeklinde söylenirken kendimi canlı yayında buldum. 48 saat uykusuz halde hem de... Saz ekibi ve ben şeklinde mutfağı birbirine kattık. Tamam dedim beni artık çağırmazlar diyordum ki sonraki cuma gene ordaydık. Bu sefer hem biz hem de Oktay Usta dağıttı. Kısacası her cuma mutfağı dağıtmak üzere ben ve saz ekibi Oktay Usta'ya misafirliğe gidiyoruz. Ben, bizden vazgeçsinler diye elimden geleni yapıyorum ama hala sonuca ulaşamadım... Hadi hayırlısı şeklindeyiz.

GeTe Merve'nin bir siparişi için 4 hatun kişi toplanmış. Komşular zaten "Nöbetçi Kurabiyeci" şeklinde tükkandan kafalarını uzatıyorlar. Masanın üzerinde süslenmeyi bekleyen 60 kadar kurabiye... Şimdi Tom Jones ve Royal Icing zamanı... The Ogretmen'in esprileri, Gete'nin soruları, Sezer Sezar'ın sukuneti ve Tütü'nün yorumları ile kahkahalarla gece vakti kurabiyeleri tamamladık. Sonlara doğru olayın akışına kendini kaptıran arkadaşlar büyük bir ciddiyette mermer masanın üzerini süslemeye başladılar. Gönül isterdiki masanın o bölümlerini kesip saklayalım ama mermer ile gönül aynı paralellikte düşünmüyorlarmış. O geceden bize kalan ise resimler oldu.


Şimdi tekrar "Yeşil Elma" olayına dönmek istiyorum. İlk canlı yayından tekrar tükkanımıza döndük. Hem keyifliyiz hem de heyecanlı. Sonra gözlerime inanamadım. Önümde bir pasta ve çevremde güzel ve bir o kadar da yürekleri kocaman olmuş insanlar. Bu insanlar sadece o gün değil meğerse ilerleyen günlerde de önemli işlere imzalar atacaklarmış da benim haberim yokmuş... Bir pasta ve bir yeşil elma... Çok güzeldi çok...

Şimdiye kadar yazdıklarımı okuduğumda hayatımızda aslında ne kadar büyük değişiklikler oluyor diye düşündüm. Bu değişikliklerin bazen içindeyiz, bazen dışında... Bazen yakalıyoruz, bazen de ellerimizin arasından kayıyor. Bazı değişiklikleri hiç yaşamak istemiyoruz. Şehitlerimizin haberi yüreğime düşmüştü. İçim çok acıdı. İtirafların sonu gelmez bu gece; erkek evladı sahip olduktan sonra farklı duyar farklı hisseder oldum bu haberler karşısında... Üzülüyordum, artık daha da üzülürüm oldum.Yaşadığım panik değildi. Oğlumun, benim kanımız feda olsun bu vatan için ama cesurca, göğüs güğüse çarpışırken... Haince bir pusuda olmasını yediremedim kendime... Allahtan tekrar rahmet dilemekten ve mekanları cennet olsun demekten başka ne diyebilirim, bilmiyorum...

Arada bir Ankara yolculuğu. Suzi'nin mesajı ve Tütü'nün telefondaki sesi... O haftasonu dökülemeyen gözyaşların bir kısmı vedalaştı benle... Sesini duymak istedim ama ulaşamadım. Ben de bir mesaj attım ona; "Can dostum, uzağım ama yanıbaşımdakim, sıcaklığım..." diye başlayan, "Güzel günler bizi bekler di mi Günebakan'ım?? Söyle onlara fazla uzakta durmasınlar ki hemen ulaşabilelim..." diye biten... Bundan 3 ay önce bu resmi senin için çekmiştim. Dino'nun şaşkın bakışları altında, çığlıklar içinde... Sonra çekindim, pek de beğenmedim açıkcası. Göndermedim sana. Gönlüm gönlüne olan borcu nasıl öder bilmiyorum... Sayende hafifledi hem de çok hafifledi...


Küçüğümün ile Güllüm yani anne-kız birer gün arayla doğdular. Açıkcası çocuklar olduktan sonra anneler olarak bizim doğumgünümüzün anlamı ve kutlanması konusunda çalışmalar eskisi kadar yoğun olmuyor. (Not: Dino'nun yaptığı organizasyonlar ve Memo'nun hediyeleri bu kapsama girmemektedir. Kendilerine okuduklarını tahmin ederek sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz. Değil mi Güllüm?) 31 Ekim Güllüm'ün doğumgünüydü. İyi ki seni tanımışım desem tanışma faslını anlatmak gerekecek. O kısmı geçiyorum. Ama hayatıma kattığın renk, keyif, zaman zaman huysuzluk ama karşılıklı, kısacası her dakikası için teşekkür ederim. Ve 01 Kasım Küçüğüm'ün doğumgünü. Haftaiçine denk geldiği için kendi aramızda ufak bir tören yaptık ve çok eğlendik. Özellikle Kerem, AyşeNaz ve Zeyneb'in pastaya gösterdiği ilgi çok sevimliydi. Peki ben yaptığım pastayı beğendim mi? Pek sayılmaz... Asıl curcuna Cumartesi gününe saklanmıştı. O zaman kalabalık bir kadro ile parti yapılacaktı. Menüyü belirledik. Ve geri sayım başladı.


Cuma günü "Yeşil Elma" dan hemen sonra tukkana dönüp, hummalı bir çalışma başladı. Küçüğümün doğumgünü için pasta, minik muffin ve tartoletler, resimli kurabiyeler... Gene bir ekip çalışması söz konusu oldu. Sezer Sezar, cuma akşamı geç saatlere kadar benimle beraber çalıştı. Ama asıl ekip cumartesi günü geldi. Şimdilik kısaca bir geçiş yapıp, asıl süprizi ayrı bir yazı olarak yazmak istiyorum. Cumartesi günü erken kalkıp Bebi'yi Dino'ya uykuda ve sağlam teslim edip yollara düştüm. Dikilitaş'ı şu aralar kazmakla meşguller, yeni baştan kaldırımlar yapılıyor. Yol daralmış durumda ve daralan yolda hala karşılıklı trafik akmakla meşgul... Karşıdan araç geliyor, ben de geliyorum. Benim arabanın yarısı geçti. Diğer yarısı geçmek istemedi. Hatta o sırada park halinde olan bir Renault marka araba ile canı tokuşmak istedi. Eee özlemişler birbirlerini... Arkadan bir ses geliyor. Aynadan baktım; benim arka tamponun olduğu kısım sokak ortasında. Durdum ve indim. Manzara güzel. Polisler geçmiş oldun dedi. Ben tamponun üstünde zıplarken hızla uzaklaştılar. Bu kısmı hala çözebilmiş değilim. Neyse şöförü bulduk, masraf 100ytl. Ne hoş... Ben önde, adam arkada benim kaporta ile gene düştük yollara. Tukkana geldik. Pazardaki abiler " Yenge , ne oldu?" sorularına karşılık, "arabanın tarzını pek beğenmiyordum. Bu değişiklik iyiy oldu" şeklinde cevap aldılar. Neyse vurulan abiyi gönderdik, tamponlu bölgeyi komşu dukkana koyduk ve işe koyulduk. The Ogretmen gelmiş, ders var. Vildan geçerken uğramış, Tütü'nün ablasıyla işi olduğu için geç gelecek. Valla durum iyi gibi... Pastaları ganajlayacağız, tartoletlere krema yapacağız, süslemeler yapılacak ve ben sonra yollara düşeceğim. Ayşem'in iç sesi: "Yetişir, değil mi? Yetişir... Aaaa kapıda Yelda var. Ne güzel yedek kuvvet geldi. Geldi de benim burda olduğumu nerden biliyor? Işıl bana bağırıyor, niye gelemez mi diye ama bu işte bir gariplik var. Neyse amannn boşver. O şimdi bana bir pastacı kreması yapar, süper olur." İç ses bunları söylerken Yelda ile aramızda gelişen monolog (!)


- Yelda, sen benim burda olduğumu nerden biliyordun?


- .........


- Kızım, tavana bakmasana, söyle nerden biliyordun?


- ........


- Ay bakma öyle, tamam vazgeçtim. Ben çöpe gidiyorum...

- .......


İşte bu kısmı ve sonrasında yaşananları bir sonraki yazı için saklıyorum...


Sonuçta Sezer; pişirmede ve kesmede, Işıl ve Vildan; modellemelerde, Yelda; tartoletlerde, Burcu; resimli kurabiyelerde, Berna; hızır gibi yetişen beyaz çikolatası ile tam bir ekip çalışması sergilediler. Onlar sayesinde herşey dörtdörtlüktü. Çok teşekkür ederim şekerlerim sizlere... Ve biz 2'de partide olmamız gerekirken saat 3 civarı köprü yollarında şarkılar söylerek, kucağımızda pasta gidiyorduk. Kazasız ve belasız ulaştık. Hemen mutfakta pastayı tamamladık. Kutlamaya hazırdık artık. Mumlar, çığlıklar, kahkahalar... Bizlerinde çocuk olduğu dakikalar ve alkışlar... Çok güzel geçen bir doğumgünü partisiydi. Herkesin ellerine sağlık diyelim ve sevgilerimizi gönderelim...



Küçüğüm; yaşadığın her günün bir önceki günden daha güzel geçmesini ve her zaman o güzel gülücüklerinle hayatı yaşamanı dilerim. Daha nice nice mutlu yıllara, hep beraber...


Güllüm ve Memo; Güzel bir iş yapmışsınız. Takdirlerimi kazandınız. Başarılarınızın devamını dilerim...





Sizce bu hareketli günler devam eder mi?...

Bence eder ama siz olmadan mümkün değil...



Not: Evet, The Ogretmen dediğin gibi bana ders oldu. Bir daha arayı bu kadar uzun tutmayacağım...


Devamını okuyun...(Read more...)>>