29 Nisan 2007 Pazar

Mikrodalgada Yumurtasız Cevizli Kek

Gördüm ve dedim ki: "Laleeeee!..."
Ben sadece hamileliğim sırasında yumurtadan rahatsız olmuştum. Tadından ziyade kokusu burnumu sızlatıyordu. Yerken Sherlock Holmes edamla; "Hımm... 3 yumurta var ve fazla çırpılmamış. Olmaz , yemem ben..." derdim ve etrafımdakilerin sabırlarını test ederim. Hatta bir ara evde yumurta yapılmaz oldu. Hamilelik bitti, bu durumda bitti. Yumurta ile olan aşkımız kaldığı yerden devam ediyor. Bir de bu aşkı; "seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli " diyen arkadaşlar var. Onlar da haklı. Bu durumu yaşamayan anlayamaz diyorum ve bu arkadaşlardan benim için şepşekeri olan Lale'ciğime aşağıdaki tarifi ithaf ediyorum...

Mikrodalgada Yumurtasız Cevizli Kek
















8 kişilik
Hazırlanma süresi: 15dk
Pişme süresi: 11dk
Servis süresi: 2dk
Gerekli malzemeler:
  • 12 adet çekirdekleri çıkarılmış hurma
  • 300ml süt
  • 180ml sıvıyağ (Ayçiçek yağı kullandım.)
  • 85gr pudra şekeri
  • 110gr un
  • 1 poşet karbonat
  • 12 adet ceviz (Dövülmüş)

Sütü bir kabın içinde kaynattıktan sonra ocaktan alıp içine hurmaları konur. Süt soğuyana kadar bekledikten sonra el blendırı ile hurmaları sütün içinde öğütüp iyice karıştırılır. Pudra şekeri ve yağı ilave edip tekrar karıştırdıktan sonra bir kapta hazırlanmış un, karbonat ve cevize bu karışımı ilave edip kaşık veya spatula yardımı ile iyice yedirilir. Hazırlanan kek hamuru mikrodalgaya dayanıklı bir kaba aktarıp, mikrodalganın en yüksek seviyesinde 11dk pişirilir. Sıcak olarak üstüne arzu edilen sosla servis yapılır. Afiyet olsun.

Kaynak:http://www.dianasdesserts.com/



Peçete'den notlar:

  1. Kesinlikle kabartma tozu kullanmıyacakmışız.
  2. Mikrodalga kullanımı konusunda hangi tarafta olduğunuzu bilmiyorum ama ben tarifi ve yapımını çok pratik buldum.
  3. İçine arzu ederseniz kakao da koyabilirsiniz. Sadece koyduğunuz kakao kadar un miktarını azaltacaksınız.
  4. Hurma yerine başka meyvalarla en yakın zamanda test edeceğim. Mesela elma; evde bir ordu var!!!
  5. Tabi bir de "Normal fırında pişerse ne olur?" denemesi var. Bu da Dilek için...
  6. Sanem'in mesajı beni uyandırdı; servis (Süre:2 dakika. Açıklaması: çıkardınız, kestiniz, tabağa koydunuzve koşarak koridoru geçip, oyuncakların üstünden aşıp misafirin önüne kuğu edasıyla koydunuz. 3 dakika olursa boşverin, keki siz yiyin.) kek sıcakken yapılıyor. Soğuduktan sonra da yeniyor ama sıcakken daha lezzetli...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

27 Nisan 2007 Cuma

Aşkımın İnce Gülü!!!

"Aşkımın İnce Gülü" Fotoroman
(Bütün bölümler tekmili birden) Vazgeçtim devamı olacak...
Yönetmen: Bu kısmı geçelim.
Esas Kız: Lara nam-ı diğer Dada
Esas Oğlan: Bebi nam-ı diğer Bebi (!)

Not: Dişimi çektirdim. Herşey yazabilirim, saçmalayabilirim. Kusura kalmayın artık. Bu arada yaşananlar şakacıktandır. Erkek tarafı olarak kız tarafının (Zeynep ve Güneş) anlayışına sığındık. Sevgiler...

Günlerden bir gün Bebi gene dünyanın merkezine doğru yolculuk konusunda yer tespiti yapmaya çalışırken, sevgili asistanı Dada ise onun anlam veremediği bu çalışmalarına yardımcı oluyordu. İşin ilginç tarafı iki tarafında birbirlerine karşı duyguları vardı ama bilimsel çalışmalar her zaman duygulardan önce geliyordu.
Dada aniden başını kaldırdı ve ellerine baktı: "Bu ellerle ona börekler açıp, pastalar yapabilirim. Acaba beni o zaman farkeder mi? Baksana hala dünyanın merkezine inecek deliği arıyor. Ne zaman bu hayalinden vazgeçecek acaba? Bizim de pembe pancurlu bir yuvamız olacak mı? Beni bu teknik hayattan çekip alacak mı?" Bebi birden hareketlendi. "Buldum, buldum... Yanlış yerde arama yapıyoruz. Buranın 10km ilerisindeki bir noktadan direkt dünyanın merkezine inebiliriz. Hadi gidelim Dada. Sen olmadan başaramam. Hem nedense etrafımızda bizden daha uzun yaratıklar var. Bir de onlarla uğraşmayalım. Hadi gel..." Dada kocaman gözlerle Bebi'ye baktı. "Ben gelmiyorum. Bunca zamandır beraberiz. Artık bazı şeyleri görmemizin zamanı geldi. Pembe pancurlu ev konusunda ne düşünüyorsun?" Bebi bir an düşündü
: " Dada, bunca yıldır beraberiz,
benim üzerimde çok emeğin var. Evet seninle bir gelecek istiyorum ama baba evinde yaşadığın standardı sana sağlamam lazım. Bu projemiz çok ama çok ses getirecek. O zaman senin elin sıcak sudan soğuk suya sokmayacağım. Ama o zamana kadar ben bir gidip geleyim. Beni bekle demiyorum. Şunu bil ki ben sana dönmek için gidiyorum. " diyerek güneşin battığı noktaya doğru yola çıktı....

Devamı var...





Devamını okuyun...(Read more...)>>

23 Nisan 2007 Pazartesi

O, bir Türk çocuğu.

O, milletine ve bayrağına her zaman sahip çıkacak.
O, Atatürk'ün ilke ve inkilaplarından asla ayrılmayacak.
O,onun yaşamı için atalarının neler feda ettiğini ve nelerden vazgeçtiğini asla unutmayacak.
O, her 23 Nisan'ın ne anlama geldiğini bilerek kutlayacak.
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN.


Devamını okuyun...(Read more...)>>

20 Nisan 2007 Cuma

Bir Destek

İnanılmaz hassas ve duyarlı. Umarım hiçbir zaman yüreğini kirletmezler ve incitmezler. Onun gibi insanlar o kadar az ki... Şimdi gerçekten "Körler ve sağırlar birbirini ağırlar." diyebilirsiniz ama onun sitesine girip yazılarını okudunuzda, yaptıklarını gördüğünüzde bahsettiğim masumiyeti anlayabilirsiniz. Elimden geldiği kadar ona destek olmaya çalışıyorum ama zaten o kocaman bir yükü sırtlamış gidiyor. İşte onun duyarlılığı:

OKUL ADI: Zübeyde Hanım Zihinsel Engelliler İlköğretim Okulu ve İş Okulu
ADRES:Eski kale yolu 10.Sokak Fevziçakmak İlköğretim Okulu Bahçesi VAN/Merkez
İRTİBAT TELEFONLARI: 0 432 217 08 07
İHTİYAÇ LİSTESİ: Rakamlar, harfler şekillerle ilgili zeka geliştirici oyuncaklar,yapboz, 1. sınıf 4. sınıf arası basit hikaye kitapları
Bence bunların yanında siz daha ne isterseniz ekleyin. Onlar çocuk, daha bebekler... Ve bizim kadar bizim çocuklarımız,bebeklerimiz kadar şanslı değiller... Uzaktan da olsa onlara destek olalım...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

İlk Elma Macerası

Punto Amca'yı biraz kıskanıyorum. Torunu ile beraber zaman geçirmesi açısından. Biz de maalesef böyle bir durum söz konusu değil. Ancak teknolojiden yararlanarak Bebi, dedesini kamera vasıtası ile internetten görebiliyor. Onda da bilgisayar klavyesine saldırdığı için çok anlamlı olmuyor. Geçen haftasonu annemler Ankara'ya geldiler. Biz de "hadi gidelim" dedik. Yola çıktık, yeni tünelden geçtik ve 3 saatte Ankara'ya, babaannemlere ulaştık. Bebi, apartmanın giriş katında karşılandı. Biz de arkadan torbalarla katları çıktık. Evin hali görülmeye değerdi. Bebi mutluluktan delirmiş çığlıklar atıyordu. En sevdiği şey olan kucaklar arası dolaşıyor, dedesi ile boğuşuyordu. Mutluydum ve huzurluydum. Bir zamanlar benim olduğum kucakta şimdi Bebi vardı ve babam onu mıncıklıyordu. Ve ilk sarı elmasını dedesinin elinden yedi. Isıramadı için dedesi onun adına elmadan bir ısırık aldı, Bebi de o ısırıktan elmayı yaladı ve bir miktarda dişlerini kaşıdı. Bana da bu görüntülü sonsuza kadar saklamak kaldı.
Şimdi sırada diğer dede var, ondan da pembe bahçe domatesi yiyecek inşallah...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

19 Nisan 2007 Perşembe

Bir Programın Ardından

Bir çok duyguyu birden yaşadım.
Açıkcası çok eğlendim ama kendimle...
Detaylar akşama...
Sayın Anonim; "akşam oldu" mesajınız alınmıştır. Burada bir yanlış anlaşılma olmasın isterim. Benim akşamım, aslında Bebi'den dolayı gece oluyor. Fakat Bebi bugün geç uyumaya karar verince ben de bir köşede yazımı yazayım dedim. Anonim, burdan size ve göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederim. Bir de isminiz bilseydim... ( Anonim; sizin kim olduğunuz öğrenildi. Çok sevdiğimiz kişilerden birisiniz. Sanırım daha çok karşılaşırız buralarda...)

Biraz o sektörde çalışmışlığım vardı ve uzun bir aradan sonra bilirim ki kimse aramaz ve sormaz. Program ile ilgili telefon geldiğin açıkcası şaşırdım. Ne yapıyorsun, bebek nasıl gibi klasik soruları geçtikten sonra asıl konuya gelindi. Randevu verildi, konu kararlaştırılır. Fimo'yu biliyorlardı, yanında bir de pasta süslemesi yapsam ve hatta "ikisi aynı model olsa nasıl olur" soruna cevap bulsam? Araştırma yapıldı, durum tahlil edildi ve karar verildi. Portakal ağaçlı pasta yapılacak ve aynı modelleme ile ahşap kutu hazırlanacaktı. Fikir tamam da hayata geçirme aşaması biraz sancılı oldu. Dino sızlanmalarımı dinledi, Bebi uyuyarak annesine zaman kazandırdı, Güllü, Dilek, Özlem, Burcu, Işıl ve Suzi moral vererek üçgeni tamamladılar. Yayın günü ev tam bir karmaşa içindeydi. Her yer, kelimenin tam anlamıyla her yerdeydi. Beni tanıyanlar bilir, saç ve makyaj konusunda özürlüyümdür. Bu yüzden iki arada bir derede kuaföre gidip " Amanın beni toparlayın, reyting durumları var!!!" paniği yaptım. O işi halledip, yanıma bütün ekipmanları ve doğumdan sonra üzerimde kalan 15 kilomu da (Çok ısrar ettim ama inatla benle gelmek istedi.) alarak yola çıktık. Trafikte yok, pek güzel bir yolculuktan sonra TV8 stüdyolarına geldik. Sevgili Ali beni kırmadı, yardıma geldi. Bütün eşyaları bir çırpıda indiriverdik. Ana kapıdan geçtik ve kaybolduk. Çığlıklar eşliğinde Ayşe ile buluştuk, öpüştük. Beni aldı çekim alanına götürdü.Oralar görmeyeli biraz değişmiş. Stüdyo aşağıda alınmış veya zaten o ordaymışta biz bilmiyormuşuz. İşte bütün değişik duyguların bir anda yaşanmaya başladı zaman ve mekan. Burası açık ve tamamen sizin yorumlarınıza bırakılmıştır. Büyük bir masa ve resimdeki manzara. İtiraf edeyim şaşırdım. Şaşkınlığım nedeni yanlış anlaşılmasın; ekrana tek başıma çıkma derdi değil... Olay çikolatalı makarna olayı ve koskocaman bir tezgah üstü set ve tüp. Hani hava mı uçarız yoksa masamı devrilir belli değil. "Makarnacı" Aslı ile tanıştık. Anladığım kadarıyla o da şaşırdı. Özetle kimsenin kimseden haberi yokmuşşş... Haberi olmak zorunda mıydık, açıkcası bilmiyorum. Belki bilmeliydik belki de bilmemize gerek yoktu. Karar sizin... Neyse bu kısım karşılıklı şaşkın bakışlarla atlatıldıktan sonra başka bir pürüzlü nokta çıktı. Bir tarafta çikolatalı makarna bir tarafta şeker hamurlu pasta. Uygulama olarak aynı anda ikisi birden mümkün değil olmaz, o zaman "Ayşem, sen Fimo yap, başka zaman bunun için de gelirsin." oldu. "Peki, olur." dendi ve hemen gerekli donanım (Ben , her ihtimale karşı Fimo malzemelerimi yanıma almıştım. Temkinli kadın durumları!) kuruldu. Ve "Merhaba" diyen derinden bir ses. Kafamı kaldırdım, Vahe karşımda. Ben canlı birisini beklerken cansız manken şeklinde bana elini uzatmış, bekliyor. İkinci şaşkınlık... Sadece Bebi'yi duyduğunda gözlerinin ışıldadığına yemin edebilirim. Herhalde canlı yayına bu şekilde hazırlanıyor kendileri. En sonunda program başlamaya karar verdi ve ismim anons edildi. Ben de daldım stüdyoya... Vahe bir anda canlanmış, neşelenmiş vaziyette karşımda konuşuyor... Haydaa... Neyse ben masanın bir ucuna geçtim, bu arada masa inanılmaz sakat duruyor ve sallanıyordu. Ne zaman kırılacak diye bütün yayın boyunca bekledim. Herhalde o zaman ciddi reyting rekoru olurdu. Şarkıcı anons edildi; Elif Karlı'yı beklerken Dilek çıkıverdi. Peki bu da olsun. Severiz kendisini ve dinleriz. Bu arada reklam arası ve ben hala masanın başındayım. Neyse ikinci devre başladı ve Aslı anons edildi. Geldi , çikolatayı eritti, muzu koydu ve makarnayı bu karışıma dahil etti. Ben ise orda bir portakal ağacı ile uğraşmaya devam ettim. Hani biraz da ağırdan alıyorum sorarlar diye ama kimse birşey sormuyor. İkinci reklam arasında makarnayı yedik. Ben çok beğendim. Sıcak browni lezzetinde... Ve asıl beni çok eğlendiren kısma geliyoruz, Vahe geldi; "Reytingler patladı. Muhteşemsiniz Aslı Hanım, herkes çikolatalı makarnayı soruyor." dedi ve benle gözgöze geldi: "Siz de iyisiniz" dedi. Bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum.Bozulurum zannetmiştim ama gerçekten çok güldüm. Hatta kendime şaşırdım. Niye bu kadar güldüm diye... Ucundan azıcık reyting kapabilmişim, buna da şükür... Kapanış kısmına geldik; Vahe "Verdiğiniz bilgilere çok teşekkür ederiz" dedi. "Hangi bilgi" diyesim geldi ama herhalde yaptım birşeyler ama geçici hafıza kaybıyla hatırlamıyorum diye düşünerek sustum ve gülümsedim. Program bitti, pasta gitti ve ben neşe içinde eve döndüm.



Peçete'deki notlar:

  1. Hiçbir yemek programında yemekler gerçekten pişmiyormuş, inanmayın... Oktay Usta-Yeşil Elma hariç...
  2. Reyting denen şey önemli bir şahsiyetmiş...
  3. Aslı'nın yerine mutlaka gidilecek ve makarnaları test edilecek.
  4. Her zaman tedarikli olmakta fayda var.
  5. Çok ama çok güldüm... Özlemişim bu kadar gülmeyi...

O günden bana kalan en önemli şey; sizler oldunuz. Yazdıklarınız ve söyledikleriniz için gönül borcum var size... Bir çok insanın ve benim sizlerden öğreneceğimiz çok şey var. Teşekkür ederim...


Not: Resimleri yüklerken ciddi problemlerle karşılaştım. O yüzden yazı geç yayınladı. Özür dilerim.








Devamını okuyun...(Read more...)>>

16 Nisan 2007 Pazartesi

Başlangıçlar...

Uzun bir soluk oldu. İki soluk arasında bana destek olduğunuz, geldiğinizde hala eskiler duruyordu; hiçbir şey demeden sıcacık mesajlar bıraktınız. Hani teşekkür kelimesinin az geldiği, yetersiz kaldığı durumlardan bir tanesi yaşanmakta şu anda... Başlangıçları öğrendiğim anda sizinle paylaşmak istedim. Ama içimde o tohumların büyüyüp farklı renklerde farklı kokularda çiçekler açmasını bekledim. Bekledim ki size gelirken elim boş gelmeyeyim. Bu çiçeklerden bir tanesi çarşamba günü açmış ve buram buram portakal ve limon çiçeği kokusu şeklinde evinize , sizlerin yanına gelmek üzere yola çıktı. 18 Nisan 2007 Çarşamba, saat: 17.15-18.45 arası TV8 "Atölye Vahe" porgramında karınca kararınca Fimo ve şeker hamuru ile uygulamalar yapacağım. Umarım beğenirsiniz. Kucak dolusu ve sıcacık sevgiler...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

DDD - Noktalama İşaretleri I. Bölüm

Yazının renkleri...


“Bir gün kararlaştırdık Yaka paça oyuna iştirak ettirdik Sıra ile hepimizin üzerinden atladı ve sıra kendisine gelince eğilmeden dimdik durdu ve Haydi atlayın dedi Biz başını yere doğru eğmesi için ısrar ettikçe O Ben eğilmem Böyle atlarsanız atlayın diyordu Onu eğilmeye razı edemediğimizi gayet iyi hatırlıyorum Ömrünün sonuna kadar da eğilmedi”

Bu yazıyı okuduğunuzda ne hissettiğinizi çok merak ediyorum. Tüyleriniz diken diken oluyor mu, içinizde fırtınalar kopuyor mu veya gözünüzün önüne yaşanan insanlar veya yer ile ilgili görüntüler geliyor mu? Bende herşey bölük pörçük... Yazıyı okumaya nefesim bile yetmedi. Yazıdaki bütün noktalama işaretlerini sildim. Sonuç: yazının renkleri yok.
“Duygu ve düşünceleri daha açık ifade etmek, cümlenin yapısını ve duraklama noktalarını belirlemek, okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak, sözün vurgu ve ton gibi özelliklerini belirtmek üzere noktalama işaretleri kullanılır.” Kaynak:TDK
Noktalama işaretleri, benim başlığımla yazının renkleri...

Noktalama İşaretlerini bölüm bölüm incelemenin daha akılda kalıcı olduğunu düşündüm. Başlangıç olarak bu yüzden sizinle, bu başlık altında 5 adet noktalama işaretini ve kullanım yerlerini paylaşmak istiyorum.

Nokta (.):
1. Cümlenin sonuna konur.
Bugün kurabiye pişirdim.

2. Bazı kısaltmaların sonuna konur.
Bkz. , Prof.

3. Sayıların sonuna sıra bildirme için konur.
Koşan atlar içinde Mavi, 1. oldu.

Dikkat: Arka arkaya sıralandıkları için virgülle veya çizgiyle ayrılan rakamlardan yalnızca sonuncu rakamdan sonra nokta konur: 3, 4 ve 7. maddeler; XII – XIV. yüzyıllar arasında.

4. Bir yazıda belirtilen maddeler için kullanılar harf veya sayıların sonuna konur.
Gerekli malzemeler:
A. 100gr un
B. 50gr yağ

5. Sayı ile yazılar günü,ayı ve yılı ; saat ile dakikayı ayırmak için araya konur.
Tren 18.15’te kalkacak.
Doğum tarihi; 25.08.1972


Dikkat: Yazı ile yazılan ay terimleri için arada nokta kullanılmaz. 25 Ağustos 1972
Sayı ve dakikaları ayırmak için iki nokta kullanılmaz.


6. Bibliyografik künyelerin sonuna konur.
Ali Paşa, 1718, Trabzon.

7. Sayı gruplarında üçlü haneleri belirtmek için aralarda kullanılır.
12.546, 4.000Ytl

8. Matematikte çarpan olarak kullanılır.
4.5=20

Virgül (,):
1. Birbiri ardına gelen eş görevli kelime ve kelime grupları arasına konur.
Sevimli, sıcak, aydınlık bir yer olmuştu.

2. Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için kullanılır.
Geldik, gördük, yendik.

3. Cümlede özel olarak vurgulanan kelimeden sonra kullanılır.
Binaenaleyh, biz her vasıtadan, yalnız ve ancak, bir noktainazardan istifade ederiz. ( Atatürk)


4. Uzun cümlelerde fiilden uzak düşmüş ögeler belirtmek için kullanılır.
Hülya, heyecanla, çalan kapının önünde durmuş, kim olduğunu tahmin etmeye çalışıyordu.

5. Cümlede ara sözleri, ara cümleleri ayırmak için kullanılır.
Arkadaşlar, izin verirseniz, konuya girmek istiyorum.

6. Anlama güç kazandırmak için tekrarlanan kelimelerin arasına konur.
Yine akşam, yine akşam.


Dikkat: İkilemelerde, kelimeler arasına virgül konmaz.
“Hem giderim hem ağlarım.”

7. Tırnak içinde olmayan aktarma cümlelerinden sonra konur.
İstediğin kadar kalabilirsin, dedi.

8. Konuşma çizgisinden önce konur.
Ahmet,
- Bana bak!...

9. Kendisinden sonraki cümleye bağlı olarak ret, kabul ve teşvik bil­diren kelimelerden sonra konur.
Peki, gidelim.
Hayır, yapamam.


10. Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelimelerle veya kelime grupları ile anlam ve yapı açısından herhangi bir bağlantısı olmadığını göstermek ve anlam karmaşasını önlemek için kullanılır.
Bu, tek gözlü, genç fakat ihtiyar görünen bir adamcağızdır.(Halit Ziya Uşaklıgil)

11. Hitap için kullanılan kelimelerden sonra kullanılır.
Ey, Türk Gençliği! (Atatürk)

12. Kesirli sayıları birbirinden ayırmak için kullanılır.
12,5 (Oniki tam onda beş)


Dikkat: Sayıların kesirli kısımları ayırmak için araya nokta işareti konmaz. Bu şekildeki sayılar usulüne göre okunmalıdır: 6,7 (altı onda yedi).

13. Bibliyografik künyelerde yazar, eser, yıl, vb. maddelerden sonra konur.
Nazlı Eray, 2005, Can Yayınevi

14. Yazışmalarda, başvurulan makamın adından sonra konur:
Selçuk Üniversitesi Rektörlüğüne,

15. Yazışmalarda, yer adlarını tarihlerden ayırmak için konur:
Konya, 25 Eylül 2000

Dikkat: Metin içinde ve, veya, yahut bağlaçlarından önce de sonra da virgül konmaz:
“Ayşe veya Fatma, farketmez.”

Cümlede pekiştirme ve bağlama görevinde kullanılan da / de bağlacından sonra virgül konmaz:
“Benim de hisselerim var.”

Metin içinde -ınca / -ince anlamında zarf-fiil görevinde kulla­nılan mı / mi ekinden sonra virgül konmaz:
“Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense. (Orhan Kemal )”

Şart ekinden sonra virgül konmaz:
“Tenha köşelerde ağız ağıza konuşurken yanlarına biri gelecek olursa hemen susuyorlardı. (Reşat Nuri Güntekin)”

Metin içinde zarf-fiil ekleriyle oluşturulmuş kelimelerden sonra virgül konmaz:
“Cumaları bahçede buluştukça kıza kendisinin adi bir mektep talebesi olmadığını anlatmaya çalışıyordu. (Halide Edip Adıvar)”

“Şimdiye dek, ben kendimi bildim bileli kimse Değirmenoluk köyünden kaçıp da başka köyde çobanlık, yanaşmalık etmedi. (Yaşar Kemal)”

“Meydanlığa varmadan bir iki defa İsmail kendisini gördü mü diye kahveye baktı. (Necati Cumalı)”


“Ancak yemekte bir karara varıp arkadaşına dikkatli dikkatli bakarak konuştu. (Samim Kocagöz)”

Noktalı virgül (;):
1. Cümle içinde virgüllerle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için konur.
Pastalar muzlu, çilekli, çikolatalı; kurabiyeler ise vanilyalı, bademli ve fındıklıydı.

2. Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayır­mak için konur.
Sabahtan beri bekliyorum; ne gelen var, ne giden.

3. Kendilerinden Virgülle ayrılmış örnekleri farklı örneklerden ayırmak için konur.
Türkiye, İngiltere, Azerbaycan; İstanbul, Londra, Bakû.

4. Önceki cümleyle ilgi kuran ancak, yalnız, fakat, lâkin, çünkü, yoksa, bundan dolayı, binaenaleyh, sonuç olarak, bununla birlikte, öyleyse vb. cümle başı bağlaçlarından önce konur.
Bir millet ordusunu kaybedebilir, bağımsızlığını da kaybedebilir; fakat dilini sakladıkça, o millet yaşıyor demektir.(N. Atsız)

Dikkat: Sıralı cümleler arasında ancak, fakat, çünkü vb. cümle başı bağlayıcılarından önce yazar, araya nokta, virgül, noktalı virgül koymakta serbesttir. Bu husus, yazarın tercihiyle ilgilidir.

İki nokta (:):
Uyarı:İki nokta üst üste şeklinde bir adlandırma yanlıştır.

1. Kendisinden sonra örnek verilecek ve açıklama yapılacak cümlelerin sonuna konur.
Kurabiye: içinde şeker ve yağ olan hamur işi çeşididir.

2. Ses biliminde uzun ünlüyü göstermek için kullanılır.
A:ile, i:cat

3. Eserlerde karşılıklı konuşmalarda konuşan kişinin adından sonra konur.
Ali: Nerdesin,
Beyza: Umrunda olduğunu zannetmiyorum,
Ali: Yanılıyorsun.

4. İnternet adreslerinde kullanılır.
http://www.tdk.gov.tr/

5. Matematikte bölme işlemi için kullanılır.
125:5=25

6. Kütüphanecilik alanında yazar adı ile eser başlığı arasına konur.
Yahya Kemal Beyatlı: Kendi Gök Kubbemiz.

Üç nokta (...):
1. Tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur.
Uzun bir yoldu. Gitmeyi çok istiyordu. İçinde kopan fırtınalara rağmen...

2. Kullanılması sakıncalı veya açıklanması uygun görülmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur.
Kedi b...na basma sakın!
B..., 7 Nisan (Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu)

3. Alıntılarda; başta, ortada ve sonda alınmayan kelime ve bölümlerin yerine konur.
Mümtaz, bu dükkâna bakarken hiç farkında olmadan Mallarmé’nin mısraını hatırladı: “Meçhul bir felâketten buraya düşmüş...”(A. Hamdi Tanpınar, Huzur)

(İstanbul’a yolu düşen herkes gibi...)


Dikkat: Alınmayan kelime ve bölümlerin yerine parantez içinde üç nokta konması da mümkündür.

4. Sözün belli bir yerinde kesilerek okuyucunun hayal gücüne bırakılacak yerlerde veya ifadeye güç kazandırmak için kullanılır.
Seni bekledim, elimde sıcak bir çay, diğerinde ise beyaz sayfalı bir defter...

5. Ünlem ve seslemelerde anlamı kuvvetlendirmek için kullanılır.
Hey! Sana diyorum...

6. Karşılıklı konuşmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevap­larda kullanılır.
― Yabancı yok!

― Kimsin?

― Ali...

― Hangi Ali?

― ...

― Sen misin, Ali usta?

― Benim!...

(Ömer Seyfettin, Diyet)

“Bir gün kararlaştırdık. Yaka paça oyuna iştirak ettirdik. Sıra ile hepimizin üzerinden atladı ve sıra kendisine gelince, eğilmeden dimdik durdu ve “Haydi atlayın!” dedi. Biz başını yere doğru eğmesi için ısrar ettikçe O “Ben eğilmem!... Böyle atlarsanız atlayın!” diyordu. O’nu eğilmeye razı edemediğimizi gayet iyi hatırlıyorum. Ömrünün sonuna kadar da eğilmedi.”
Artık benim için bu yazının renkleri var...

Noktalama İşaretleri 1. Bölüm Sonu
Kaynak:
http://www.tdk.gov.tr/
www.turkcedunya.com/anilarla_ataturk
farabi.selcuk.edu.tr/suzep/turk_dili/ders_notlari/bolum_7/bolum07.html


Devamını okuyun...(Read more...)>>

12 Nisan 2007 Perşembe

Affınıza Sığınıyorum...

Bir günün 36 saat olmasını istedim. Yetişebilmek için... Biliyorum ki bazı şeyler için ben kaşındım. Madem istedin, şikayet etmeyeceksin o zaman. Gelişmelerden sizleri mutlaka ve mutlaka sizi haberdar edeceğim. Ama o güne kadar birazcık ve kısacık bir haftasonu molası istiyorum. Sevgili Hülya, Ceylan, Özlem ve Ufuk ; ellerinize sağlık. Hazırladıklarınız ve beni oyunlarınıza dahil etmeniz inanın beni mutlu etti. Çok teşekkür ederim. Haklarımın saklı kalmasını sizden rica ediyorum. Kabul eder misiniz?



Devamını okuyun...(Read more...)>>

10 Nisan 2007 Salı

Bir Yarışma...

KAMERA ARTIK SENİN ELİNDE
ULUSLARARASI İSTANBUL ÇOCUK
FİLMLERİ FESTİVALİ (IICFF)
KÜÇÜK SİNEMACILARI ARIYOR…



Uluslararası İstanbul Çocuk Filmleri Festivali (IICFF), Küçük Sinemacıların düşlerinin peşinde.

Çocuklara yeni bir ilgi alanı yaratmayı hedefleyen ve bu yıl, üçüncüsü düzenlenen KÜÇÜK SİNEMACILARDAN BÜYÜK FİLMLER YARIŞMASI-2007 başlıyor. 6-15 yaş arası Küçük Sinemacıların katılabileceği yarışmaya süresi 10 dakikayı geçmeyen filmler kabul ediliyor. 6-8, 9-10, 11-12 ve 13-15 olmak üzere dört ayrı yaş kategorisinde değerlendirilecek filmler arasından ilk üç dereceye girenlere ödülleri, 23 Ekim 2006 tarihinde Uluslararası İstanbul Çocuk Filmleri Festivali (IICFF) Açılış Galasında verilecek ve Festival gösterim programına alınacak.

Yarışmaya katılan filmler, Aslı Der (Yazar), Tarkan Karlıdağ (Yönetmen), Prof.Dr.Tevfik İsmailov (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üni. Sinema TV Bölümü Öğretim Görevlisi), Yalvaç Ural (Gazeteci), Erçin Kimmet (Psikolog), Ebru Oğuz (Yönetmen/Çocuk Programları Yapımcısı), Kaan Uskanlı (Gode Reklam Ajans Başkanı), Oğuz Erbil (Milli Eğitim Bakanlığı) ve Semra Tamyürek (IICFF Eğitim Danışmanı) dan oluşan jüri tarafından değerlendirilerek ödüle değer bulunanlar belirlenecek.

Küçük Sinemacılar, okullarından, IICFF merkez ofisinden ya da http://www.iicff.com/, internet sitesinden edinecekleri başvuru formlarını doldurarak, filmlerini son başvuru tarihi olan 22 Haziran 2007 ye kadar, P.K. 127 Beşiktaş İstanbul adresine gönderebilirler.

Küçük Sinemacılardan Büyük Filmler Yarışması, Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, JOJO/Digitürk, Toys’r’us, http://www.cocuksepeti.com/ Çoluk Çocuk Dergisi/Kök Yayıncılık, EDM Eğitim ve Danışmanlık Merkezi, Sercotec Web Desingstudio, Gode Reklam ve Özel Okullar Birliği’nin katkılarıyla gerçekleşmektedir.

Başvuru adresi: P.K. 127 Beşiktaş İstanbul

Bilgi için;
0212 296 50 16
info@iicff.com
http://www.iicff.com/


Devamını okuyun...(Read more...)>>

8 Nisan 2007 Pazar

Minik Kişler

Bir pazar günü kahvaltısı hediyesiydi Dino'ya... İlk önce şaşırdı, daha sonra sıra ile yemeye başladı. Bana birşey söylemedi ama öğleden sonraki misafirlere anlatmış kendileri; "Bizimkisi yaptı gene yapacağını!" Bkz. açıklama; "Beğendim, lezzetliydi, söylesenize yine yapsın!".

Niye bu erkekler şifreli konuşur, hala anlamadım...
Not: Kiş tarifi için Umut'a kucak dolusu sevgiler...

Minik Kişler


















15-17 adet*
Hazırlanma süresi: 45 dk
Pişme süresi: 35 dk
Servis süresi: 10 dk
*minik kek kalıbı

Gerekli malzemeler:

Kiş için:
  • 1 su bardağı un
  • 60 gr yağ
  • 1 yumurta
  • 1 tatlı kaşığı tuzot

İç malzeme:

  • 1/2 kutu krema
  • 250gr kaşar peynir rendesi
  • Zeytin dilimleri, sucuk, salam veya arzu edilen başka bir malzeme
Fırın 170 derecede,fansız ön ısıtma yapılır. Kiş için gerekli malzemeler bir kabın içinde karıştırılarak hamur haline getirilir. Buzdolabında 1/2 saat dinlendirilir. Dinlenmiş hamurdan parçalar alınarak elle açılır ve daha önceden yağlanmış kalıba yerleştirilir. Hamurun kabarmaması için dibine ve kenarlara kürdan ile minik delikler açılır. İç malzeme karıştırılarak, tatlı kaşığı yardımı ile kişlerin içine yerleştirilir. 30-35dk fırında üstü kızarana kadar pişirilir. Süre bitiminde soğuması için fırından çıkarılır. 10dk sonra servis yapılır. Afiyet olsun...


Peçete'den notlar:

  1. İç malzeme ile hamur kaselerinin, üstünü geçene kadar doldurabilirsiniz.
  2. Kiraz domates ile üstünü süsleyerek pişirebilirsiniz.
  3. Ben, hamurda sarımsaklı tuzot denedim. Farklı tuzotlar kullanabilir veya arzu ettiğiniz baharatları ekleyebilirsiniz. Sadece tuzot kullandığım için ayrıca hamura tuz koymadım. Bilginize...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

4 Nisan 2007 Çarşamba

Yapılacaklar Listesi !!!

İÇ SES:
"Uzun zamandır bir şey yazmadım. Yazmak lazım ama yapılacak işler de var. Dur ilk önce diğer bloglara bir bakayım, neler yapmışlar? Hiiiii!!! Okumam gereken 25 yazı var. Hangisinden başlayacağım? Maillere de cevap vermem lazım. Dur, ben en iyisi bir liste hazırlayayım. Nerde kalem, kağıt... hah burda... Oğlum yeme onu, bana lazım. Üzerine not alıcağım. Evettt, hazırım şimdi:
1. Ceylan beni sobelemiş. yazı yazmak lazım.
2. Hülya "oyun" demiş , onu ayrıntılarını öğrenmek lazım. Eğer ikisi aynıysa ortak bir yazı yazarım.
3. "DDD" yazısını hazırlayıp Punto Amca'ya göndermem gerekiyor.
4. Bir süslü pasta yapmam lazım.
5. Minik tartların tarifini hazırlayayıp yayınlamak gerek.
6. Bercestem'in boncuklarını ve örneklerini hazırlayacağım.
7. Pınar ile görüşeceğim.
8. Sebze ve meyve listesini tekrar ele almak lazım. (Tijen'e not: Ek bilgiler için teşekkür. Esra, nerdesin?)
9. Lama yazı yazmış. Cevap vermek lazım.
10. Dino'yu blog camiasına tanıştırmam gerekiyor.
11. Aynur ile organize olup Hülya'ya baskın yapmak düşüncesini hayata geçirmek lazım. (Supriz!!)
12. Ayrıca Aynur'un sitesine bir el atmak lazım.
13. Özlem ile oturup sohbet etmek lazım. Özledik valla...
14. Lalemmm; sesim geliyor mu? Çay operasyonu sırada....
15. En önemlisi bu: bir vicdan hesabı yapmam lazım. Bu konuda bir yazı yazsam mı ??
Acaba "lazım" kelimesini silsem mi? Hani istemeden yapıyormuş gibi mi gözüktü acaba?! Yok,yok.. Değil... O anlamda değil... Eğer unutursam çok ayıp anlamında kullandım... Oğlum yeme dedimmm... Buyrun işte bütün listeyi yedi..."


Devamını okuyun...(Read more...)>>