28 Ağustos 2007 Salı

Kelimesi Yok...

Peçete'den Notlar / 1 Eylül 2007, Saat: 10.10 : Mesaj yazan veya yazmayan, içinden güzel duygular geçen herkese çok teşekkür ederim. Ufak resimde isimlerinizin sonsuza kadar kalması ve yüreklerinizde hep mutlulukların olması dileği ile...

Bu kadın "35"'ini devirdi. Canı sıkkındı, yaşlanmaktan korktu, yediremedi kendine. Özel bir şey istemedi o gün için... Hediye, yemek... Ve hatta mümkünse "Cuma'dan Pazar'a atlayalım" dedi... Dedi ve;


"Hissettiklerimi anlatabilecek kelime yok. "Mutluluk" yetmiyor, "Şaşkınlık" açıklamıyor... Gördüğümde yer ayağımın altından kayıyor zannettim. Boğazımda düğümler üst üste atıldı. Gözümdeki yaş inmek için ısrar etti. Engelledim. Bir şey söylemeye çalıştım ama ne dediğimi şimdi hatırlamıyorum. Şimdi tek tek isimleri yazmaya çalışıyorum, olmuyor... "İsim unuturum, ayıp olur" tartışması değil kendimle yaptığım. Hepsinin isimleri buralara yazılamayacak büyük, yürekleri buralara sığamayacak geniş... Hani iyi ki varsınız desem, içimdeki duyguyu tarif etmekten çok uzak. Gönlünüzün güzelliğine ve sevginizin saflığına teşekkür ederim..."

O cumartesi "35"i çok sevdi. Onu bağrına bastı...
Aklına "Arkadaş" şarkısı geld. Sessizce şarkıyı içinden mırıldandı...
Aldı başını gitti...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

21 Ağustos 2007 Salı

Bavul, Uyku ve Bebi

Uyumak istiyorum. Yer: Didim. İstanbul'a dönüş var. Ben uyumak istiyorum. Kalkıp bavulları toplamam lazım. Zor geliyor. Tekrar sıkıca gözlerimi kapatıyorum. Biliyorum gözlerimi açtığımda bavullar bir şekilde toplanmış olacak. Sanırım yeterince sıkı kapatmadım gözlerimi. Hala toplanmaları gerekiyor. Yaşadığım bütün tatillerin son gününde uyanmak istemediğimi öğrendim. Uyanmak = Bavul Toplamak. Bu matematiksel denklem benim gri hücrelerim tarafından şiddetle red ediliyor. Tatil için ayrılmış sürenin yarısından fazlasında bavul düzgünken, anlamadığım bir sebepten dolayı dönüş zamanı yaklaştıkça dağılıyor. Acaba o da mı dönmek istemiyor? O dağınık, ben hepten dağınık. Zaten Bebi'de uyumadı. "İstanbul'a dönünce bu uyku işini halletmek lazım" şeklinde kendimce bir karar ve iç ses yaptıktan sonra bavulları topladım. Mutlu değildim ve hala uyumak istiyordum.
İstanbul'dayız. Bebi artık kendi odasında uyumalı. Kendi kendine uyumayı öğrenmeli. Metotlar içinde kulağa en acımasız gelen ve anne sabrını test eden yöntemi seçtim. Acılı ama kısa... İlk gece ağladı, yanına gittim "Burdayım." dedim, sarıldım. O ise ağlamaya devam etti. "Her ikimizin iyiliği için..." dedim ve odasını terk ettim. Kendimle onun arasına bir duvar ördüm. Gecenin 3'ünde karanlık salonda oturdum ve bekledim. Ağlamamasını bekledim. Ağlamak istedim, yapamadım. Gitmek istedim, ona sıkıca sarılmak istedim... Duvarı aşamadım. Sessizlik ve uyku... 2 saat sonra herşey yeniden yaşandı. Sabah olduğunda o uykuda ben ayakta... 2. gün ve 3.gün benzer yaşandı. 4. gün sadece ufak bir sızlanma ve uyku... 5.gece sadece uyku... Ortada kazanan var mıydı, bilmiyorum. Kitaplar "Sabredin, sonunda kazanan siz olacaksınız" diyor. Neyi kazandım? Uykuyu mu,yatağımı mı? Koskocaman bir "Bilmiyorum"... Bildiğim: yüreğim darbe aldı. Duvar örmenin zorluğundan ve o duvarı aşamamaktan, aşmamam gerektiğini bilmekten dolayı yüreğim darbe aldı. Benim hayalim bir ütopyaymış. Bebi kendi kendine yapar diye düşünmüştüm. Öğrenme ve öğrendiklerini uygulama adına bizim otoritemize ihtiyacı var. İşin traji komik yanı; onu disipline ederken aslında kendimi disipline ediyormuşum. Bu yöntemi tavsiye eder miyim? Cevap size kalmış...
Sonuç: Bebi içerde mışıl mışıl uyuyor, anne ayakta uykusu gelsin diye bekliyor. Saat:03.38 ...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

20 Ağustos 2007 Pazartesi

Bake Shop Blogspot

Baktık ki bazı teknik problemleri aşmak zaman alacak, o zaman biz de blogspot olarak tasarlayalım dedik. http://www.bakeshoptannotlar.blogspot.com/ adresi hizmete girmiştir. Bake Shop'lar ile ilgili her türlü bilgiye ulaşacağınızı düşünmekteyiz. Bülten için kayıt olduğunuzda size ufak bir hediyemiz de olacak. Ayrıca site ilgili düşüncelerinizi bizimle paylaşırsanız çok seviniriz. Çok heyecanlıyız, çokkk...



Devamını okuyun...(Read more...)>>

19 Ağustos 2007 Pazar

DDD - Noktalama İşaretleri II. Bölüm

Yazının renkleri...

16 Nisan 2007 tarihinde yayınladığımız ve noktalama işaretlerinden ilk beşini incelediğimiz yazımıza devam ediyoruz...

Soru İşareti (?)
1. Soru bildiren cümle veya sözlerin sonuna konur:
Ne zaman tükenecek bu yollar, arabacı? (Faruk Nafiz Çamlıbel)

2. Bilinmeyen yer, tarih vb. durumlar için kullanılır:
Yunus Emre (1240?-1320), (Doğum yeri:?).

3. Bir bilginin şüpheyle karşılandığı veya kesin olmadığı durumlarda yay ayraç (parantez) içinde soru işareti kullanılır:
Ankara’dan Konya’ya 1,5 (?) saatte gitmiş.

Dikkat:Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti en sona ko­nur:
Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?
Üsküdar'dan mı, Hisar'dan mı, Kavaklar'dan mı? (Yahya Kemal)
Ruhunu karatan neydi, yağmur mu yağıyordu; yoksa şimşekler mi çakı­yordu?

Dikkat: mı / mi eki -ınca / -ince anlamında zarf-fiil işleviyle kullanıldığı zaman soru işareti kullanılmaz:
Akşam oldu mu sürüler döner.

Ünlem İşareti (!)
1. Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümlelerin sonuna konur:
Ne mutlu Türk’üm diyene!
(Atatürk)
Hava ne kadar da sıcak!

Aşk olsun!

2. Seslenme,hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur:
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!
(Atatürk)


3. Bir söze alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırmak için ayraç içinde ünlem işareti kullanılır:
İsteseymiş bir günde bitirirmiş (!) ama ne yazık ki vakti yokmuş(!)

Dikkat: Ünlemden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması yeterlidir.
Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan. (Tarık Buğra
)

Kısa Çizgi (- )
1. Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna konur:
Soğuktan mı titriyordum, yoksa heyecandan, üzüntüden mi bil-
mem. (Sait Faik)

2. Ara sözleri ve ara cümleleri ayırmak için kullanılır:
Örnek olsun diye -örnek istemez ya- söylüyorum.

3. Dil bilgisinde kökleri ve ekleri ayırmak için konur:
al-ış, dur-ak.

4. Dil bilgisinde fiil kök ve gövdelerini göstermek için kullanılır:
al-, oku-, yazdır-, okut-, bil-, sevdir-, anla-...

5. Dil bilgisinde eklerin başına konur:
-den, -lık, -ış, -t, -m, -sı, -ak...

6. Dil bilgisinde heceleri göstermek için kullanılır:
a-raş-tır-ma.

7. Kelimeler arasında “-den... –a, ve, ile, ilâ, arasında” anlamlarını ver­mek üzere kullanılır:
Türkçe-Fransızca Sözlük, Aydın-İzmir yolu, Ankara-İstanbul uçak seferleri, Türk-Alman ilişkileri, 10.30-11.30, 2000-2001 öğretim yılı.

8. Bazı terim ve kuruluş adlarında kelimeler arasına konur:
sıfat-fiil, zarf-fiil, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi.

9. Adres yazarken semt ile şehir arasına konur:
Kurtuluş-ANKARA
10. Matematikte çıkarma işareti olarak kullanılır:
50-30=20


Uzun çizgi (_)
1. Yazıda satır başına alınan konuşmaları göstermek için kullanılır. Buna konuşma çizgisi de denir.
- Yoo, güvercinlerime dokunmayınız, dedi.
(Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
Dikkat: Konuşmalar tırnak içinde verildiği zaman uzun çizgi kullanıl­maz.

Eğik Çizgi (/)
1. Şiirlerden yapılan alıntılarda, mısraların yan yana yazılması gereken durumlarda mısraları belirlemek için kullanılır:
Ne sen ,ne ben / Ne de hüsnünde toplanan bu mesâ / Ne de âlâm-ı fikre bir mersâ / Olan bu mâî deniz.
(Ahmet Haşim)


2. Adres yazarken apartman numarası ile daire numarası arasına konur:
Altay Sokağı, Nu:21/6

3. Adres yazarken semt ile şehir arasına konur:
Altay Sokağı, Nu:21/6 Kurtuluş/ANKARA

4. Dil bilgisinde eklerin farklı şekillerini göstermek için kullanılır:
-a /-e, -an /-en, -madan / -meden.

5. Tarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur:
18/11/1969, 15/IX/1994.

6. Genel Ağ adreslerinde kullanılır:
http://tdk.gov.tr/

7. Matematikte bölme işareti olarak kullanılır:
70 / 2=35

Ters Eğik Çizgi ( \ )
1. Bilgisayar yazılımlarında art arda gelen dizinleri birbirinden ayırt etmek için kullanılır:
C:\Dos>MD \Oyun

Tırnak İşareti (" ")
1. Başka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi aktarılan sözler tırnak içine alınır:
Bakınız, şair vatanı ne güzel tarif ediyor:
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”


Dikkat:Aynen alınmayan söz ve yazılar tırnak içine alınmaz.
Dikkat: Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan işaret (nokta, soru işareti, ünlem işareti vb.) tırnak içinde kalır:
“Akıl yaşta değil baş­tadır.” atasözü yüzyılların tecrübesinden süzülüp gelen bir gerçeği ifade etmiyor mu?
“İzmir üzerine dünyada bir şehir daha yoktur!” diyorlar.


2. Özel olarak belirtilmek istenen sözler tırnak içine alınır:
Bugünlerde “iyi bir iş” arıyordu.

Dikkat: Özel olarak belirtilmek istenen sözler tırnak içine alınmadan koyu ya­zılarak veya altı çizilerek de gösterilebilir:
Höyük sözü Anadolu'da tepe olarak geçer.

3. Kitapların ve yazıların adları ve başlıkları tırnak içine alınır:
Yahya Kemal’in bazı şiirleri “Kendi Gök Kubbemiz” adı altında çıktı. (A.H. Tanpınar)
“İmlâ Kuralları” bölümünde bazı uyarılara yer verilmiştir.


Dikkat:Tırnak içine alınan sözlerden sonra kesme işareti kullanılmaz.
Yahya Kemal’in “Aziz İstanbul”unu okudunuz mu?

Tek tırnak işareti ( ‘ ’ )
1. Tırnak içinde verilen ve yeniden tırnağa alınması gereken bir sözü belirtmek için kullanılır:
Edebiyat öğretmeni “Şiirler içinde ‘Han Duvarları’ gibisi var mı” dedi ve Faruk Nafiz’in bu güzel şiirini okumaya başladı.

2. Dil yazılarında verilen örneğin anlamını göstermek için kullanılır:
Anıtları’nda geçen, fakat günümüze ulaşmayan bazı örnekler: bodun ‘millet, kavim’, sab ‘söz’, eçü apa ‘ecdat, atalar’, tüketi ‘tamamen, bütünüyle’

Noktalama İşaretleri 2.Bölüm Sonu
Kaynak:
http://www.tdk.gov.tr/
http://farabi.selcuk.edu.tr/suzep/turk_dili/ders_notlari/bolum_8/bolum08.html


Devamını okuyun...(Read more...)>>

14 Ağustos 2007 Salı

Şehir Dışından Notlar... 2. Bölüm

Aslında ikinci kısım biraz daha zorlayıcı idi. Bebi, oldukça kısa süreler içinde farklı ortamlar içinde bulunması bize delilik olarak döndü. El birliği ile bu işin üstesinden gelmeye çalışırken bir baktık Dino, siyah atı ile bizi götürmeye gelmiş. Didim'e dönüş yolunda farkettim ki bir haftalık tatilin oldukça dingin (Bebi dışında!) kısmını Marmaris'te yaşamışım. Abimlerinde orda olması aslında kalabalık ve sıkışık olduğumuzu düşündürse de evdeki "İtalyan Ailesi" tarzı çok güzeldi. Özellikle Küçüğüm'ün ve Bebi'nin yaptıkları havuz keyfi, bütün ailenin kahkahaları eşliğinde yaşandı ve ailecek onların kurbağa olduklarına karar verdik.
Marmaris'te kalınan 5 gün boyunca deniz'e gitmeler dışında ; "Çınar" adı ile bilenen ve "Kleopatra Adası" yolu üzerinde olan ve köy kahvaltıları ile meşhur yere ailecek ziyarette bulunduk. Bebi'nin su delisi olarak ordaki küçük göletlere atlamasına engel olmaya çalışırken, diğer taraftanda da Küçüğüm'ün kazların peşinden koşması durumları yüzünden gene Güllü ile masada boyumuzu göstermemiz pek mümkün olmadı. Sonuçta başardık, mutlu ve karnı tok bir şekilde ordan ayrıldı.
Çekmiş olduğum resimlerin 2/3'ü , Marmaris Denizi'nden. Açıkcası bunları yayınlama konusunda çok ciddi terredütlerim oldu. Sonuçta 3 hatun ve bir de Abi şeklindeki deniz maceralarımızda çekilen resimlerde kendi vucudum adına konuşursam oldukça bol miktarda yağ olduğunu tespit ettim. Güllü ve annem konusunda bir şey diyemiyeceğim ama resimleri yayınladığım an çığlık şeklinde seslerini duyacağımdan eminim. O yüzden size sadece bu resmi yayınlayarak olaylardan haberdar edeyim istedim.

Cumartesi günü tekrar Didim'e geçtik. İki önceki yazımda yazılanlar tesadüfi olarak tekrar etti. Ve pazartesi itibariyle bize İstanbul yolları gözüktü. Geldik mi? Geldik...
Aynur'un dediğim gibi, ruhu tatilde olan ben ne kadar geldiysem o kadar geldim...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

10 Ağustos 2007 Cuma

Limonlu ve Haşhaşlı Minikler

İlk önce Esra'ya gittiler. Daha sonra Zuhal'in doğumgünü için Burcu'nun hazırladığı davette boy gösterdiler. Kendilerini pek sevimli bulduk. İki aydır resmini "Gelecek Tarif" bölümünde sergiledik. Yeterince test edildiğine inanarak tarifi verme aşamasına geçelim istedik;

Limonlu ve Haşhaşlı Minikler















24 adet minik kek
Hazırlanma süresi: 15 dk
Pişme süresi: 20 dk
Servis süresi: 12 saat

Gerekli malzemeler:

  • 150gr margarin
  • 185gr tozşeker
  • 120gr un
  • 2 yumurta
  • 1 poşet vanilya
  • 1,5 yemek kaşığı limon suyu
  • 1,5 yemek kaşığı limon kabuğu rendesi
  • 1,5 yemek kaşığı haşhaş
Fırın, fanlı olarak 175 derecede ön ısıtma yapılır. Oda sıcaklığında yağ ve tozşeker beraber 3 dk mikserin orta kademesi ile çırpılır. Yumurtalar tek tek bu karışıma ilave edilir. Meydan gelen bu karışımı 20 sn. kadar çırptıktan sonra limon suyu ilave edilir. 5 sn daha çırpılır. Un, haşhaş ve limon kabuğu rendesi çırpma işlemi bittikten sonra ilave edilir ve tahta kaşık veya spatula yardımı ile yedirilir. Yağlanmış minik keke kalıplarına karışım tatlı kaşığı yardımı ile paylaştırılır. Isıtılmış fırında yaklaşık 20 dk. pişirilir. Piştikten sonra soğutulmak üzere tel ızgaranın üstüne alınır. Afiyet olsun.





Peçete'den Notlar:

  1. Haşhaş olarak koyu renk olanı kullandım. Metro'da büyük paket olarak veya MMM Migroslarda 100gr'lık "City Farm Organik Haşhaş" markası ile karton kutularda bulabilirsiniz.
  2. Minik kek kalıpların içine hem kağıt koyarak hem de kağıt koymadan pişirdim. Her ikisinde de herhangi bir problem yaşanmadan kekler servise hazır durumdaydı.
  3. Kek sade olarak veya üstüne çikolatalı krema ile süslenerek servis yapabilinir.
  4. Hala Marmaris'teyiz. Ve hala Bebi delirmiş durumda. Ve Dino siyah atıyla ufukta gözüktü...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

6 Ağustos 2007 Pazartesi

Şehir Dışından Notlar... 1. Bölüm

Bu yazımızı şu anda nöbetçi blogspotcu olarak hizmet verenlerden Sevgili Müge'ye maaalie şeklinde ithaf ediyoruz.
Tatil yolları, uzunca bir zaman sonra falımızdaki ince çizgilerde olduğu gibi karşımıza çıkıverdi. Geleni geri çevirmek olmaz. Ailecek eşyaları (Toplam 1 hafta için; 1 büyük ve 3 orta büyüklükte bavul... Dino'nun gözler büyüdü ama açıklayınca anlayışlı gözlerle bana baktı.)topladık. 15 kilo hakkımız varken 30kg ile olayı bitirdik. Afferin bize!!! Neyse ilk önce İzmir (Yaşanacak şehir derim ve başka da birşey demem.), ordan da Didim- Mavişehir...

Mavişehir'in yeri her zaman Dino için başka olmuştur. Açıkcası anlatmaya çalıştığı şeyler benim için yıllar geçtikçe yerli yerine oturdu. 31 senedir aileniz ile birlikte yazları aynı yere gittiğinizi düşünün. Aynı insanlarla yazlarınızı beraber geçirdiğinizi, aynı kızlara aşık olmalar, ilk sarhoşluklar, midye yeme yarışları, gece gece meşhur Sarıkum Kayalıkları'ndan denize girmeler, aslında çok güldüğüm ama hala anlam veremediğim Kosla, Koyun, Karpuz vb. lakaplar... Özet olarak hayatınız ciddi bir kısmı burda geçmiş demek oluyor. Okul zamanı bütün yaz mevsimini kapsayan bu durumlar, yaşlar ilerledikçe 1 hafta, 15 günlük zamanlara denk düşürülerek yaşanmaya çalışılıyor. Yoğun yaşanan haberleşme turundan sonra haftasonu itibariyle ekip Didim-Mavişehir'de toplandı. Buluşması noktası güneşin batırılacağı yer olan Çakır'dı. Havada bol bol çığlıklar, kahkahalar ve bebekler uçuştu. Son iki yılda Sevgili Pınar ile başlayan akım sayesinde bir anda grupta bebek patlaması yaşandı. 2'si doğum aşamasında olacak şekilde,toplam 0-2 yaş grubu 8 bebek var... Kısacası Mavişehir-2 ekibi yolda, geliyor...
Çakır dışında Mavişehir ekibinin diğer buluşma noktası Öğretmenler Plaji ve Gazino. Bebi'de babası gibi ilk deniz olayını Öğretmenler Plajında yaşadı. Benim, babasının ve bütün plajın şaşkın bakışları içinde gayet sakin tavırlarda babasının elinden tutarak denize yürüdü. Suratında "Aman allahım, heryer su... İstediğim kadar fışkırtabilirim... Heyt beee..." şeklinde bir ifade ile yüzüne ilk dalgayı yedi. Ürkmesini beklerken kahkahalar içindeydi. Bizi ise hiç sormayın derim...

Konudan konuya atlamak şeklinde bir tarzım olsun istemedim ama ilk önce bu dipnotunu düşmem gerekiyor: Bebi, bizim gibi yemek yemeye başladığından beri bizim yemekte olduğumuz herşeyi ister durumda. Bu yüzden açıkçası biz de yediklerimize dikkat eder olduk. Tekrar plaj ortamına dönecek olursak, adam kumlarda oynarken, baba ve arkadaşların mısır yediğini gördü ve apar atar vaziyette babasının yanında bitti. Sıra ile de bütün koçanlardan yedi. Bu arada dikkatinizi çekerim ben mısır yemedim. Rejim ile hiç alakası yok, birazdan nedeni aşikar bir şekilde beyan edilecektir.

Deniz ve güneş ortamından bir süre sonra gazino ortamına geçildi. Amaç hoş bir serinlik içinde pide yemek ve hala prafa mı trafo mu olduğuna karar verilememiş bir kağıt oyunu oynamaktır. Gazinonun meşhur pide çeşitlerinden biri de Tahinli pidedir. Kendilerinden düzinelerce alınarak, paketlenip İstanbul'a bile gönderilmiştir. Şimdi açık söylemek gerekirse usta değiştiği için tarif alınamadı. Bu noktada sizlerden yardım isteyeceğim. Pide kısmı yani hamur kısmında olayın mayalı olduğunu tahmin ediyorum. Sanki ince hamurlu pizza gibi bir kıvamı var. Kısacası sizden gelecek yönlendirmelere ihtiyacım var. İşin kolayına mı kaçıyorum? Evet... Bu sefercik böyle olsun.. Şimdiden teşekkür ederim. Gazinoya tekrar dönersek, ben deli gibi tahinli Pide'nin resmini çekmeye çalışırken Sevgili Serhat ve Tönge'nin benim için yaptığı tasarımları da görmemezlikten gelemedim. Arkadaşlar olaya farklı bir boyut kattılar. Kendilerine teşekkürü (!) bir borç bilirim...

Gazino'dan sonra istikamet Çakır oldu. Keyif biraları, tatlı atışmalar, küçük gülücükler ve bir güneş batışı daha... Hüzün, vedalaşmalar, kucaklaşmalar... Gelecek yaza kaldı uzun sohbetler...Güneş yarın gene batacak ama biz yolcuyuz.


Dino İstanbul'a; Bebi ve ben yollara, Marmaris'e...















Peçete'den Notlar:


1. Bebekli olarak çıktığımız tatilin ilk kısmı için zorlandığımı itiraf ediyorum. Bavullardan birisi Bebi'nin oyuncakları idi. Sadece 2 oyuncak alsak yeterli oluyormuş.

2. Bebiler için mutlaka 2-3 şapka bulundurmakta fayda var. Ya da ben beceremedim. Biri ıslandı, kurumadı. Diğeri yemek oldu... Evet ben beceremedim. Şapka'nın yemeğin içinde ne işi var??!!!

3. Sakin olmakta fayda var. Bebi deliriyor, siz de delirin. Pek güzel oluyor...


Devamını okuyun...(Read more...)>>