26 Şubat 2009 Perşembe

Nedir "Başlık" Denen Şey?...

İki şeker, çay ve ilkbahar...

Tersten gitsek sıralama mantığı farklı olur mu? Bu haftanın iç sıkıntısı ve muz kabuğu (Eskiden TRT'de böyle bir animasyon vardı.) şeklinde geçmesinin neticesinde bende oluşan istek patlaması. Cümle aleme, onu sevdiğimi kanıtlamak adına kahve talebimi dile getirsem de bu hafta çay istiyorum. Çay şekersizdir ama inadına iki de şeker alacağım yanına. Sonra da çift cam olmasına rağmen yine de içeri başarıyla rüzgarı alan camın önüne oturup, elimde tuttuğum ilkbaharı soğuk havanın iğreti duruşuna aldırmadan "Bak, elimde ne var?" şeklinde gösterip nispet uygulamasına geçeceğim. Zümrüt; bir ara gezegenlerle ilgili birşeyler söylemişti; Mars mı yaklaşıyor, yıldız mı düşüyor, Ay mı tepiniyor?... Acaba diyorum bunlar mı işin içinde?
Çay istiyorum hem de iki şekerli...

flower



Telefon konuşması:
-Neyin var?
-İçim sıkılıyor...
-Hep tatlı yapıyorsun, o yüzden!!!
-...
-Tuzlu yap, birşeyin kalmaz...
-?!?... Peki...

Açıkcası tartışmaya girmek işime gelmedi. Lisa sanki bu telefon konuşmasının yakından takipçisi gibi tuzlu bisküvi yapımı ile posta kutuma düşüverdi. Bütün aramalarıma ve araştırmalarıma rağmen yulaf bulunmaması acaba bütün evrenin bu hafta bana karşı cephe aldığının göstergesi midir polemiğine de hiç giremeden, hafif bir kalça darbesiyle yanından geçtim, gittim. Bebi'nin mısır gevreklerini, ondan habersiz aldım ve kullandım. Sonra da çay yaptım. Elime kağıtları aldım ve ilkbahar ekledim hepsinin üstüne. Sadece yazmak istedim. Sıralı olanları...

paper


Sayfaya biraz daha ağırlık verdim ve fotoğraflara. Kurs almadan, kendimce birşeyler yaparak. Verdiğiniz tepkilerden (Ruh halim itibariyle; galiba) iyi birşeyler yaptığımı düşünüyorum. Sevgili Yasemin ve Betül'den gelen "I Love Your Blog" mesajına cevap vermek açısından geç kalmış olsam da sizin huzurlarınızda hem onlara hem de sizlere teşekkür etmek istiyorum. Bana gelen bu mesajı 7 kişiye yönlendirmem gerekiyor. Bu gereklilik kısmını atlamak istiyorum. Çünkü emeğin ve zamanın değeri işin içine girdiğinde yapılan herşey sevilecek kadar değerli. 7 isim vermek yerine Peçete'nin ilk sayfasında gördüğünüz "Peçete'nin Gündeminde" ikonuna yönlendirme yapacağım. O sayfa, sizi sevdiğim bloglara ulaştıracak. Tekrar ve tekrar teşekkür ederim... Özellikle Ufuk; beni iteklediğin için...

blogspot 124

Kulaklarımı tıkadım ve televizyonun karşısına geçtim. Seyretmeyi isteğim Türk yapımı, Türkçe bir film karşımdaydı. Ama anlamadım. Ağızlarını açıp, kapatıyorlardı sadece. Mimiklerinden birşeyler çıkarmaya çalıştım ama eksik kaldı. Bunu neden yaptım? Anlamak için... Delfina'yı anlamak ve ne istediğini bilmek için. Zor bir şey istemiyor. Destek sayesinde başaracağına inanıyorum. Sahip olduğu şey bir özürlülük değil, kimden ve neden özür dilenecek ki?! O bakış açısı içinde sarışın olmak veya renkli göze sahip olmak da özürlülüktür. Kromozon bozukluluğundan dolayı gerşekleşen farklı saç ve göz rengine sahip olan insanlar için hayat hiç de o kadar zorlaştırılmıyor. Bedendeki bir görev yerine getirilmiyorsa o zaman bu görevi yerine getiren başka bedenler yardım edecektir. Bu bedenlerin sayısı ne kadar artarsa, yaşam kalitesi o kadar artacaktır, herkes için... Proje sadece bir tık uzaklığınızda...

Çayınız bitti mi? İlkbahar geldi mi? Biraz daha mı sohbet etsem acaba? Çay mevzusuna dönüyorum. "Bunun kahve versiyonu var mı?" diye sordum. Cevap olumsuzdu. Yüz ifadesinden "Keşke..." mimiğini yakalar gibi oldum. İki defa gittim, geldim. İçimdeki o sapıtık ses; "Al onu..." diye emirvari bağırınca boynumuz kıldan ince vaziyetinde kasanın önündeydim. Ambalajlamanın; pazarlama konusunda ne kadar önemli olduğu, alım yapma ve sahip olma duyularını (Merak ettim; bu iki his, duyu mudur?) harekete geçirerek tavan yapma özelliğini içinde barındırması artık bu yüzyılda kocaman bir gerçek şeklinde biliniyor. Ödenen fatura bedeli, kendinize şımarlık yapmanıza izin verecek ölçüde. Lezzet konusunda farklı olan aromaları denemeniz, burun delikleriniz tarafından da farkın algılanmasını sağlıyor. Adres: Continuum, sahibi Nilgün Başsezgin ve bir tasarım dükkanı. Yer İstinye Park... Hayal bile edemeyeceğim, sorarken kızardığım, cevap karşısında kalp atışlarımın karmakarışık olduğu bir cevabı verecek kadar cesaret dolu bir dükkan. Gitmeli ve görmeli...

tea tea1


Eee çay bitmiş, tazelerken tuzlulardan alsanıza... Buyrun;

Mısır Gevrekli Bisküvi:
50 adet
Hazırlanma Süresi: 10dk
Pişme Süresi: 12dk
Servis Süresi: 10dk

biscuit


Süreleri itibariyle oldukça hızlı hazırlanan tuzlu; isterseniz kahvaltı masasına, isterseniz bir partide sunulabilenecek bir ikram. Orjinalinde yulaf kullanılıyor. Uyarlama ile mısır gevrekli versiyonu yapıldı. İçinde yumurta bulunmadığı ve iyi fırınlandığı için dayanma ömrü uzun. Özellikle çocukların sevecekleri atıştırmalık. İsteyen Bebi'ye açıp sorabilir;


Gerekli Malzemeler:
  • 2 su bardağı mısır gevreği (Cornflakes / Mutfak robotunda ince öğütülmüş)
  • 3/4 cup / 1 su bardağı un
  • 1 tablespoon / 1 yemek kaşığı esmer şeker
  • 1/2 teaspoon / 1 çay kaşığı karbonat
  • 1/2 teaspoon / 1 çay kaşığı tuz
  • 1 çay kaşığının ucu ile karabiber (Opsiyonel)
  • 5 tablespoon / 70gr tereyağ veya margarin (Soğuk ve küçük doğranmış)
  • 1/3 cup / 1/3 su bardağı yoğurt
Yapılışına geçmeden önce belirtmem gerekirdi, ölçüler konusunda rahat olun. Birazcık eksiği veya fazlası (Karabiber hariç) lezzeti değiştirmeyecektir. Göz kararı hesabı rahatlıkla uygulanabilinir;
  1. Fırın 200C derecede fanlı olarak ön ısıtma yapılır.
  2. Mısır gevrekleri mutfak öğütücüsünden iyice geçirildikten sonra, içine; un, tuz, karbonat ve esmer şeker ilave edilir. Esmer şeker yerine, beyaz toz şeker kullanıldığında tuzlu daha çok şekerli kurabiyeye yakınlaşıyor. İsterseniz oranını biraz azaltıp esmer şeker yerine kullanabilirsiniz.
  3. Bu karışım tekrar mutfak robotundan geçirildikten sonra, küçük olarak doğranmış, soğuk tereyağ veya margarin ilave edilir. Tekrar mutfak robotu devreye girerek yağlı ve öbek öbek toplanan bir karışım olması sağlanır.
  4. En son olarak yoğurt eklenir ve kuruya yakın ama ele yapışmayan bir biskuvi hamuru elde edilir. Hafif unlanmış tezgahta yaklaşık 5 mm'lik kalınlıkta açılır ve kalıplarla veya bıçakla keserek biçimlendirilir. Bu ölçüden tam olarak bir tepsi bisküvi rahat çıkmaktadır.
  5. Yağlı kağıt serilmiş tepsi, fırında 12 dakika veya üzerinin rengi kahverengi tonu alana kadar pişirilir. Süre sonunda fırından çıkarılır ve soğuması için ızgaraya alınır.

Tek başına yenebilecek tuzluya ek olarak, yanına Labne peyniri ve baharatlı bir çeşni hazırlanarak servis yapmak sizin tercihiniz...


biscuit1 biscuit2


Bu arada inat değil mi, ilkbahar geldi.
Bebi ile çorapları çıkardık. İlkbahar geldi ya, ayaklar hava almalı...

ayaklar1


İlkbahar size uğradı mı? Bizden çıkıp size gelecekmiş. Ona ve size iyi haftasonları...
Sevgiler ve saygılar,

16 yorum:

Ebru Vatansever dedi ki...

Merhaba Aysem,

Malesef Ilk bahar Kanadaya daha gelmedi. Still waiting to see the shadow of the gopher:o)

Recipeleriniz harika gorunuyor, I actually can't wait to try some of them. When I make it I will post it on my blog. I highly doubt it will be anything close to yours.

Keep up your wonderful postings. I am really enjoying reading them.

Warm regards,
Ebru

zarpandit dedi ki...

bana bazen ugrayıp kacıyor yakın zamanda bir sahil kenarına gidersem kalıcı olacaktır eminim :)

yine labne giriverdi araya değilmi? kesinlikle bu lezzet kacınılmaz bişi :)

ufukmutfakta dedi ki...

Seni çok sevdiğimi söylemiş miydim?
Ekmek için arayamadım. İnan çok uzun süredir ilk defa bu kadar ekmek yedim. hemde tam benim sevdiğim gibi kıtır kıtır. Ellerine sağlık canım benim. Tekrar arayacağım.

LaMa dedi ki...

yine icimi isitan, gozumu gonlumu doyuran ama istahimi kabartan bir yazi olmus, pecetem...

TuruncuTatlar dedi ki...

canım sayfama bakar mısın ödülün var:)

Ordanburdanhayattan dedi ki...

seni her okuduğumda neden en sevdiğim bloglardan biri olduğunu tekrar anlıyorum.çünkü içtensin,sıcaksın ki bu saıcaklık ekrandan bana geliyor,bu sıcaklığı alamayan varsa ya kıskançtır ya da işi bilmiyordur.
ben de biraz kahveciyim ama çaysız hayat da olmaz,hele de o senin çaylar ne muazzam şeyler öyle.fotoğraflar yine harika hele ki o ayaklar yok mu ısırmalık.
iyi haftasonları,bence de bahar gelmeli artık

nilay dedi ki...

Sevgili Ayşem ;
İzmir'de pek soğuk havalar bu aralar... Sanıyorum bundan dolayı kendimi kışa ,günün telaşına kaptırmış giderken bir şekilde sayfana geldiğimde aklıma geldi mart ayının ilkbaharın ilk ayı olduğu :) Yarın kışın son günü değil mi ? heyoooo bahar gelmiş... yazıların ,fotoğrafların ve yaptığın herşey çok hoş ,sık sık geliyorum sayfana...

sevgilerimle

munevver dedi ki...

Keske o gün söyleseydin. Evde bir paket yulaf ezmesi vardı. Çıtır müsli yapmak için tutuyordum. Yulaf unu kullanmam gerektigi zaman onu öğütüyorum.

Batun' un o minik ayaklarından öpüyorum. En çok ne hoşuma gidiyor biliyor musun? Beni gördüğü zaman anneannesine benzetip "anneanne, anneanne!" demesini.

Anneanneye de selam.

Bir Dut Masalı - nUnU dedi ki...

BENDE KIPIR KIPIRIM, ATICAM KENDİMİ DIŞARILARA ÇOK AZ KALDI İNŞ......
Bu arada sen arada yaz AYŞEM,
sadece yaz...
iyi geliyor..............

hanimelipasta.com dedi ki...

Ay o ayaklara kitlenmiş durumdayım. Koklar koklar yerim o ayakları.
Bebi yi aradım açmadı ;)
Ayşem cim kalemin çok güçlü, kendini bu kadar güzel ifade ediyor olman harika. Tebrikler şekerim.
Ben çaycılardanım. Kupamı alıp, Bebi den arta kalanlardan şööle bi tane aşırıyorum.
Ellerine sağlık.
Bu arada BYG kısaltmana bayıldım
Sevgiler
Hülya

Delfina ; dedi ki...

Beni böyle güzel anlayıp,anlatıp ve sayfanın yazılarında gülümsemeyle dolaşmamı sağladığın için teşekkürler Ayşem...

İyi ki varsın...

pecete dedi ki...

Ebru; Kanada'dan ses gelmesi ne güzel. Çok teşekkür ederim yorumlarına. En kısa zamanda senden haber bekliyorum denemeler konusunda. Ben de umarım seninkiler gibi scrapbooking işleri çıkarabilirim. Sevgilerimle...

Gökche; onsuz olmaz gibi... Hem ilkbahar hem de labne. Sevgilerimle...

Ufuk; sana feda olsun. Duygularımız karşılıklı...

Canım Lamam, cicim Lamam; bal ve şeker olsun hepsi... Sevgilerimle...

Sema; aldım, kabul ettim. Teşekkür ederim...

Yaso; bahar gelsin, güneş çıksın, beraber kahve içelim.

Nilay; her zaman beklerim. İzmir de sadece bahar değil, dört mevsim de çok güzeldir değil mi???

Münevver Anne; o gün eğer sizi bayıltmadıysa hiçbir zaman bayıltamaz. Seviyoruz sizi...

Nunu; yazarım, senin için yazarım.

BYG; sana da afiyet, bal ve şeker olsun.Teşekkür ederim güzel sözlerin için...

Delfina; iyi ki sen varsın...
gözlere farklı baktırdığın için. Sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

geç kaldımmmmm,

ya şu bahar kıpırtısı içimde,kokusu burnumda ama sanırım hala kapı kapı gezmekten bize uğrama sırası henüz gelmediii..
Ben bi ara çorapları çıkarıp karşılama hazırlayayım dedimm tık olmadı, şifayı kaptım.

Ama bu hafta kucağımı kalbimi açtım ee artık gelsin diye gözlerimi iyi kapadım heyecanla bekliyorumm...

Çay ise kahvenin yerini bu aralar bendede alır oldu,içimi daha farklı ısıtıyooo.İlk fırsatta tadıcam bu önerini..

tuzlu dan sonra tatlıya geçiş çabuk olsun amaaaa..

Öpüyorummm

iremmm

Berceste dedi ki...

Duygular gidip gidip gelmis mi? Bana mi oyle gelmis?

Bu caylardan "Suleyman ve Ben"'de gormustum. Ayni zerafette simdi senin gunlugunde gordum. Sagliga zararli olmasin diye ipek kullaniliyor diye biliyorum posetinde.

Bebi'nin ayaklari yemeden once izin istemek gerekir mi? Gerekirse sahsina ozel telefon numarasi kactir :P

Adsız dedi ki...

Your crackers and cheese are beautiful. Gorgeous presentation as always!

gülriz dedi ki...

Donut, şifon kek, mus, tuzlular, hepsi senin olsun; ben o minik ayacıkları alabilir miyim?

Bir de ben sana buradan kocaman sevgilerimi ve öpücüklerimi göndersem, suratına bakıp şımarık şımarık sırıtsam yüzüne kocaman bir gülümseme konar mı?