28 Şubat 2007 Çarşamba

10 günlük özet

Bir sinir harbi...Bir kokona cheesecake...Bir kurabiye uygulaması...Bir bayram şekeri (şeker tamamda, bayram sanırım deli ile bağlantılı olanından)denemesi... Bir bebi patiği arayışı...İki düğün... Bir hamile... Bir Marmaris yolcusu... İşte 10 günün bilançosu;

Bir sinir harbi; neye sinirlendim hatırlamıyorum bile. Bildiğim tek şey beynimde bir iki noktanın bulanıklaştığı. Ve arkasından diz üstü bilgisayarın kapağının sesi. Hala içimde yükselen bir öfke dalgası vardı. Kalktım, mutfağa gittim ve en sevdiğim kupayı kırdım. Bir anda herşey duruldu. Kendimden korktum. Neden yaptım, nedir bu öfkenin şiddeti? Uzun zaman önce herşeyin ters gittiği ve içinden çıkamadığım bir dönemde psikolojik destek almıştım. Doktorun söylediği "olaylara tepki vermekte geç kalıyorsunuz." Kısacası "içe atma" meselesi. Ve sonra en olmadık bir anda , olmadık bir yerde herşeyi kusuvermek... Bu seferki fatura ağırdı ; en sevdiğim kupa ve bilgisayar. Biri kırıldı, diğeri arızalandı ve bütün bilgiler,dosyalar uçtu,gitti... Gökten üç elma bu sefer ağır düştü.

Bir kokona cheesecake; sadeliğin güzellik olduğu ve yeterli dikkati çektiğine inanırım. Sevgililer günü için yaptığım cheesecake'in sadelikle uzaktan-yakından ve hatta benle hiç alakasının olmadığına karar verdim. Resmen "ben burdayım" diye bağıran ve aynı zamanda çığlık atan (her iki eylemin olduğunu size nasıl anlatabilirim bilemedim. Hayalgücünün kuvveti diyorum.) cheesecake yapmıştım. Şimdi bana " abarttın" demeyin. Resmi burda. Gözüken durum, yoruma açık... Bu arada Dino sevgililer günü için çok güzel şeyler hazırlamıştı. Açıkçası hazırladıklarını görünce "İyi ki sevgililer günü var" dedim. Ticari amaçlı olabilir, mantığımıza ters gelebilir ama o gün sevdiklerimizin biraz farklı davranması sanırım pilimizin şarj olmasını sağlıyor. Yeter ki beklenti içine girilmesin.


Bir kurabiye uygulaması; annemin Marmaris'ten getirdiği bir kağıt tomarı vardı. Paket lastiği ile rulo yapmıştı. Açtığınde içinde çıkanlar denemem için bana getirdiği tariflerdi. Unutmamak için dürüp çantasına koymuş. O tariflerden birini bebinin diş buğdayında yaptık. Bu arada diş buğdayı töreninde; bebi ilerdeki mesleği olarak ahçılığı seçti. O kadar malzeme içinden kepçeyi tercih etti. Nedense benim olayı etkilediğimi düşündüler. (Kepçenin diğer malzemelerden büyük ve farklı renkte olması benim suçum değildi.) Küçük ve çok lezzetli bir kurabiye tarifi idi. Çayın,kahvenin yanında ve onların kendi tabağında ikram edilerek yer ekonomisi yapan sevimli kurabiye niteliğindeler.

Bir bayram şekeri; o meşhur kağıt tomarının içinde "Beatrice'in topları" diye bir tarif vardı. Annemin bu top meselesini açıklaması "bunları bayramda şeker olarak ikram edebilirsin" şeklinde oldu. Denedim ve sonuç beni çok şaşırttı. Farkında olmadan annem bana "truff"- çikolatalı toplar- tarifi getirmişti. Belki gerçek truff değildi ama hem çok lezzetli hem de oldukça ekonomik şekilde yapılıyordu. Bir çok versiyonu yapılabilecek cinsten bir tarif. Beatrice'i kocaman öptüm.


Bir bebi patiği arayışı; annem marmaristen geldiğinden beri bebiye papuç bakıyor. Bütün markalarda denemeler yaptık. Olmadı olamadı. Bilgisayarın arızalandığı 10 gün boyunca aramalarımıza hız verdik. Olmasına en yaklaştığımız yer "bobux" olmuştu. Fakat onda da numarası kalmadığı için sonuç alamadık. Annem bu süre zarfında söylediği şey "ayakkabı giydirmemekte haklıymışsın". Ben sadece içimden gelen sesi dinledim. Hamileliğim sırasında doğuran arkadaşlar "içinden gelen sesle herşeyi halledeceksin" diyordu. Bense deliler gibi korkuyordum . Ya içimden ses gelmezse , ha geldi diyelim ben anlamazsam gibi düşünceler beni çok yormuştu. Doğduktan bir 10 gün sonra (dino 10 gün bebeğe baktı. çünkü ben salaklaşmıştım.) içimdeki o ses var ya bağırıyordu, şarkı söylüyordu, hopluyordu. kısacası kendini belli etmek için herşeyi yapıyordu. o ses bana dedi ki " bu küçücük ayakları ayakkabı içine sokmak olmaz sanki, sen ne dersin?" Sonra öğrendik 2 yaşına kadar ayakkabı olmazmış bebeklere. Sonuçta ayakkabı projemizi şimdilik rafa kaldırdık.


İki düğün; bu 10 gün içinde ikiside aynı günde olmak üzere düğünler vardı. Birisi İzmir'de Dino'nun arkadaşı, Diğeri istanbulda benim arkadaşım. Her ikisinde de ben yoktum. Dino izmirdeki düğüne, annemde İstanbulda'ki düğüne gitti. Sevgili Tolga ve Tuğba/ Sevgili Saygın ve Eşi; umarım herşeyiniz istediğiniz şekilde olur...

Bir hamile; bebinin teyzolarından bir tanesi (şu anda 4 teyzesi var kendisinin. benim can dostlarım.); Özlem hamile... yaşasın, süper, harika, çok güzel şeklinde evde dolaşıyoruz. şimdiden bebiden ayırmaya başladım bazı şeyleri. Kardeşim ellerinize sağlık... enişteye sevgiler...


Bir Marmaris yolcusu; 40 günlük anneanne maceramız dün akşam itibariyle şimdilik sona erdi. Üzgünüm...bu konu ile ilgili bir şey yazmak istemiyorum.
Anneme not; sabah bebi odanın kapısında oturur şekilde seni bekledi. üzülme diye telefonda sana söylemedim.


Biz de bunlar olurken Berceste, Punto Amca, Tijen ve diğer katılımcıların eşliğinde Türkçemiz ile ilgili olarak bloglararası başlatılan kampanya hızla yol almakta. "Doğru yazalım, Doğru konuşalım, Dilimizi Koruyalım ( DDD )" sloganı ile başlatılan bu kampanyanın bizim ve özellikle çocuklarımız için önemli bir açığı kapatacağını biliyorum. Etkinlik 15 günde bir düzenlenecek ve ilk ev sahibi 5 Mart'ta Punto Amca olacak. Yaşasın! (Sonunu Dino bitirdi.)
En önemli not: Özlem, Nilay, Aynur ve Kuzey Bebek, Canım Lamam Cicim Lamam, Bercestem, Hülya, Kamiş, Selda; ne güzel insanlarsınız. Teşekkür ederim. Güllü, Feride ve Erem yorumsuzluğunuza rağmen merak ettiğiniz için teşekkür ederim.

6 yorum:

Calisan Anne dedi ki...

Sevgili Peçete, Bir tanıştık bir kayboldun. Ben her gün check ettim seni, hoşgeldin tekrar. Sinirlerim bozulunca ben direk bebeğime yoğunlaşıyorum, diğer herşeyi kapatıyorum. Telefonu bile. Çünkü bir tek onlar; gerisi boş. Umarım herşey yoluna girmiştir. Sevgiler,
acemi blogcu Çalışan anne.

Adsız dedi ki...

Canım..
Bende bir buldum bir kaybettim korkusuyla hemen geldim baktım neyse ki herşey yolunda en azından..
Önce kendime kızarım bu durumlarda acaba bilmeden kırdım mı diye..
Canım yaşadıklarına fazla takılma önemli olan senin sağlığın..Cana gelmesin mala gelsin..Bu tür durumlarda sende farklı şeylere yoğunlaşabilsen çok iyi olur..
Umarım herşey yoluna girer tatlım..
Kendine iyi bak..Sevgilerimle..Gül/d.tadı

Adsız dedi ki...

hoş geldiiiiin
yaşasın ...

Adsız dedi ki...

Sevgili Ayşem seni tekrar buralarda görmek çok güzel.Umarım stresli günlerin artık geride kalır.
Sevgilerimle.

nilay dedi ki...

Sevgili Peçete :)
tekrar aramıza dönmüş olman beni sevindirdi :)birsürü şey yapmışsın görüşmeyeli...problemli günleri aşman harika...hoşgeldin arkadaşım

Adsız dedi ki...

Peçeteeeee, hoşgeldinn.. :)

Sinir harbi bende de zaman zaman olur ve halen ataların sözünü dinleyip öfkeyle kalkmamayı beceremiyorum. Her defa oturduğumda ağır darbeler alıyorum.. Ve sizin dediğiniz gibi ortada kırılan, yokolan bir sürü şey vardır ama ben neden sinirlendiğimi bile hatırlamam..

Umarım çabuk atmışsınızdır üzerinizden...

Annenizin gitmesi en çok bebek için zor oldu galiba. bebekler varolan duruma hemen alışıyorlar. ve ayrılık çok zor oluyor. Umarım biran önce tekrar kavuşursunuz...

Düğünler, hamilelik haberleri ise süpper güzel haberler.. herkese mutluluklar...

Sımsıcak sevgiler...