28 Şubat 2007 Çarşamba

10 günlük özet

Bir sinir harbi...Bir kokona cheesecake...Bir kurabiye uygulaması...Bir bayram şekeri (şeker tamamda, bayram sanırım deli ile bağlantılı olanından)denemesi... Bir bebi patiği arayışı...İki düğün... Bir hamile... Bir Marmaris yolcusu... İşte 10 günün bilançosu;

Bir sinir harbi; neye sinirlendim hatırlamıyorum bile. Bildiğim tek şey beynimde bir iki noktanın bulanıklaştığı. Ve arkasından diz üstü bilgisayarın kapağının sesi. Hala içimde yükselen bir öfke dalgası vardı. Kalktım, mutfağa gittim ve en sevdiğim kupayı kırdım. Bir anda herşey duruldu. Kendimden korktum. Neden yaptım, nedir bu öfkenin şiddeti? Uzun zaman önce herşeyin ters gittiği ve içinden çıkamadığım bir dönemde psikolojik destek almıştım. Doktorun söylediği "olaylara tepki vermekte geç kalıyorsunuz." Kısacası "içe atma" meselesi. Ve sonra en olmadık bir anda , olmadık bir yerde herşeyi kusuvermek... Bu seferki fatura ağırdı ; en sevdiğim kupa ve bilgisayar. Biri kırıldı, diğeri arızalandı ve bütün bilgiler,dosyalar uçtu,gitti... Gökten üç elma bu sefer ağır düştü.

Bir kokona cheesecake; sadeliğin güzellik olduğu ve yeterli dikkati çektiğine inanırım. Sevgililer günü için yaptığım cheesecake'in sadelikle uzaktan-yakından ve hatta benle hiç alakasının olmadığına karar verdim. Resmen "ben burdayım" diye bağıran ve aynı zamanda çığlık atan (her iki eylemin olduğunu size nasıl anlatabilirim bilemedim. Hayalgücünün kuvveti diyorum.) cheesecake yapmıştım. Şimdi bana " abarttın" demeyin. Resmi burda. Gözüken durum, yoruma açık... Bu arada Dino sevgililer günü için çok güzel şeyler hazırlamıştı. Açıkçası hazırladıklarını görünce "İyi ki sevgililer günü var" dedim. Ticari amaçlı olabilir, mantığımıza ters gelebilir ama o gün sevdiklerimizin biraz farklı davranması sanırım pilimizin şarj olmasını sağlıyor. Yeter ki beklenti içine girilmesin.


Bir kurabiye uygulaması; annemin Marmaris'ten getirdiği bir kağıt tomarı vardı. Paket lastiği ile rulo yapmıştı. Açtığınde içinde çıkanlar denemem için bana getirdiği tariflerdi. Unutmamak için dürüp çantasına koymuş. O tariflerden birini bebinin diş buğdayında yaptık. Bu arada diş buğdayı töreninde; bebi ilerdeki mesleği olarak ahçılığı seçti. O kadar malzeme içinden kepçeyi tercih etti. Nedense benim olayı etkilediğimi düşündüler. (Kepçenin diğer malzemelerden büyük ve farklı renkte olması benim suçum değildi.) Küçük ve çok lezzetli bir kurabiye tarifi idi. Çayın,kahvenin yanında ve onların kendi tabağında ikram edilerek yer ekonomisi yapan sevimli kurabiye niteliğindeler.

Bir bayram şekeri; o meşhur kağıt tomarının içinde "Beatrice'in topları" diye bir tarif vardı. Annemin bu top meselesini açıklaması "bunları bayramda şeker olarak ikram edebilirsin" şeklinde oldu. Denedim ve sonuç beni çok şaşırttı. Farkında olmadan annem bana "truff"- çikolatalı toplar- tarifi getirmişti. Belki gerçek truff değildi ama hem çok lezzetli hem de oldukça ekonomik şekilde yapılıyordu. Bir çok versiyonu yapılabilecek cinsten bir tarif. Beatrice'i kocaman öptüm.


Bir bebi patiği arayışı; annem marmaristen geldiğinden beri bebiye papuç bakıyor. Bütün markalarda denemeler yaptık. Olmadı olamadı. Bilgisayarın arızalandığı 10 gün boyunca aramalarımıza hız verdik. Olmasına en yaklaştığımız yer "bobux" olmuştu. Fakat onda da numarası kalmadığı için sonuç alamadık. Annem bu süre zarfında söylediği şey "ayakkabı giydirmemekte haklıymışsın". Ben sadece içimden gelen sesi dinledim. Hamileliğim sırasında doğuran arkadaşlar "içinden gelen sesle herşeyi halledeceksin" diyordu. Bense deliler gibi korkuyordum . Ya içimden ses gelmezse , ha geldi diyelim ben anlamazsam gibi düşünceler beni çok yormuştu. Doğduktan bir 10 gün sonra (dino 10 gün bebeğe baktı. çünkü ben salaklaşmıştım.) içimdeki o ses var ya bağırıyordu, şarkı söylüyordu, hopluyordu. kısacası kendini belli etmek için herşeyi yapıyordu. o ses bana dedi ki " bu küçücük ayakları ayakkabı içine sokmak olmaz sanki, sen ne dersin?" Sonra öğrendik 2 yaşına kadar ayakkabı olmazmış bebeklere. Sonuçta ayakkabı projemizi şimdilik rafa kaldırdık.


İki düğün; bu 10 gün içinde ikiside aynı günde olmak üzere düğünler vardı. Birisi İzmir'de Dino'nun arkadaşı, Diğeri istanbulda benim arkadaşım. Her ikisinde de ben yoktum. Dino izmirdeki düğüne, annemde İstanbulda'ki düğüne gitti. Sevgili Tolga ve Tuğba/ Sevgili Saygın ve Eşi; umarım herşeyiniz istediğiniz şekilde olur...

Bir hamile; bebinin teyzolarından bir tanesi (şu anda 4 teyzesi var kendisinin. benim can dostlarım.); Özlem hamile... yaşasın, süper, harika, çok güzel şeklinde evde dolaşıyoruz. şimdiden bebiden ayırmaya başladım bazı şeyleri. Kardeşim ellerinize sağlık... enişteye sevgiler...


Bir Marmaris yolcusu; 40 günlük anneanne maceramız dün akşam itibariyle şimdilik sona erdi. Üzgünüm...bu konu ile ilgili bir şey yazmak istemiyorum.
Anneme not; sabah bebi odanın kapısında oturur şekilde seni bekledi. üzülme diye telefonda sana söylemedim.


Biz de bunlar olurken Berceste, Punto Amca, Tijen ve diğer katılımcıların eşliğinde Türkçemiz ile ilgili olarak bloglararası başlatılan kampanya hızla yol almakta. "Doğru yazalım, Doğru konuşalım, Dilimizi Koruyalım ( DDD )" sloganı ile başlatılan bu kampanyanın bizim ve özellikle çocuklarımız için önemli bir açığı kapatacağını biliyorum. Etkinlik 15 günde bir düzenlenecek ve ilk ev sahibi 5 Mart'ta Punto Amca olacak. Yaşasın! (Sonunu Dino bitirdi.)
En önemli not: Özlem, Nilay, Aynur ve Kuzey Bebek, Canım Lamam Cicim Lamam, Bercestem, Hülya, Kamiş, Selda; ne güzel insanlarsınız. Teşekkür ederim. Güllü, Feride ve Erem yorumsuzluğunuza rağmen merak ettiğiniz için teşekkür ederim.


Devamını okuyun...(Read more...)>>

15 Şubat 2007 Perşembe

Teknoloji Kurbanı

Teknoloji kurbanı oldum. Bilgisayar açmamakta inat etti ve tamire gönderildi. Hem de Sevgililer Günü... Sevgiler Gününüzün; her gününüzün sevgi ile geçmesini sağlayacak başlangıç günü olması dileği ile... Tarifler ve son gelişmeler ile en kısa zamanda yayında olmak üzere... size sıcacık bir kucak gönderdim.


Devamını okuyun...(Read more...)>>

13 Şubat 2007 Salı

"2007 Bebek ve Çocuk Fuarı" ardından

3-4 gündür üzerime tanımlayamadığım bir yorgunluk var. Önümde dökümanlar, bilgisayarda resimler... Yapacağım tek şey biraraya getirip yayınlamak. zor iş... Yemek tarifini bile Lama'nın biraz zorlamasıyla yayınladım. Hadi bakalım üşenmeyelim; bu işi yapalım. Hem şimdi Kuzey Bebek bekler... İşte peçeteye düşünülen notlar:


Bir İçecek

Hamilelik sonrası en önemli evre anne sütünün verilmeye başladığı dönem. Bu dönemde sütün kalitesini korumak ve sütü arttırmak açıkçası ciddi durum anne psikolojisi için. Biz 3 arkadaş aynı dönemde hamile kalmıştık. Ayça süt verme döneminde İngiltere'den bir içecek getirtmişti. Hafif tatlı, sıcak içilen çay benzeri bir üründü. Oldukça yararını gördüm ama devamı olmadığı için bir kutuda biz olayı bitirmiştik. Fuarda dolaşırken "Humana" standında içecekler dikkatimi çekti. "Still-Tee" benim aradığım şeydi. Hemen satın aldım. Denedim. Tadı tatlı kuşburnu çayı tadındaydı. Özellikle sütümün azalmaya başladığı bu dönemde (bebi şu anda 8 aylık) oldukça yararlı oldu. C vitaminli olması ve içindeki doğal bitkiler sütü arttırmanın dışında vücud direncini oldukça güçlendiriyor. Eczanelerde bulabiliyorsunuz.


Bir Bebek ve Çocuk Bakım Kılavuzu

Küçücük bir stand ve %100 doğal bebek ve çocuk için kullanılacak ürünler ile dopdolu. Bilgi almaya çalıştım ama bebinin açlık sinyalleri ve önden arkadan sıkıştırın fuar ahalisi buna pek izin vermedi. Broşür ve kartlarını aldım. Özellikle yazın başımızın derdi olan uçan ve nedense bebilerimizi hedef alan sivrisineklere karşı "Ferahlatıcı Sprey" güzel bir çözüm. En yakın zamanda daha detaylı bir bilgi gelecek. Ayrıca bir de "Bebek Masajı ve Bebek Bakımı" ile ilgili kitapları var. Bu kitaptan da ele geçirmek lazım!!



Bir Patik

"Patik"; bebim ile ilgili sempatik kelimelerden birisidir benim için. Fuarda kalabalıktan dağılmış vaziyette ilerlerken bir an karşımda "bobux" kelimesi ve bir sürü minik ayakkabılarının -benim için patiklerin, olduğu büyük bir poster gördüm. çok sempatikti. Hele ki Esra Hanım'la tanışınca olay daha da sempatik boyut aldı. Çalışan, hamile kalan, bebeği olduktan sonra işe geri dönmeyen annelerden birisi... kendi işini kurmuş ve çok iyi yol almış. (ayça, bizim için umut var!! sakın canını sıkma!) Konusu; bebek ayakkabıları. yumuşacık, elinizde biçimden biçime giriyor. Bunun yanısıra polar battaniye ve çoraplar da vardı. Bizim bebinin ayakları tombul olduğu için uygun ayakkabıyı bulamadık. Ama peşlerini bırakmayacağım. Esra'nın çok güzel bir bloğu var bu arada. Bir uğrayın derim.( http://calisananne.blogspot.com/ ) Yemek tarifleri de var...




Bir Yarışma

Uluslararası 6-15 yaş kısa film yarışması. Son başvuru tarihi 22 Haziran 2007. Güzel bir yarışma. Farklı bir açıdan dünyayı görebiliriz. Şansınız varsa ve eğer yapmak isterse mutlaka değerlendirin. Ayrıntılar yakında buralarda...




Meraklısına ilgili adresler


Devamını okuyun...(Read more...)>>

12 Şubat 2007 Pazartesi

Fıstıklı Minik Kekler

Sevgili Berna'dan yaklaşık 20 gün önce bir kitap aldım. adı çok hoşuma gitmişti "death by chocolate cakes". Bu bizim eski türk sinema filmlerindeki ölümüne sevda gibi birşey olsa gerek diye düşündüm. İçinden gidip nedense en aşamalıyı bulup (kendimle sorunum var galiba!) yaptım. Tadını değerlendirme konusunda farklı taraflar oluştu. Bir grup "evet çok güzel" dedi, bir diğer grup "biraz fazla tatlı" dedi. Benim fikrim; tatlı krizi çözümlerinden biri daha, yapıldıktan bir gün sonra yenmeli. Lezzeti inanılmaz farkediyor.


Fıstıklı Minik Kekler
















24 parça
hazırlama süresi: 25dk
pişme süresi:1 saat
servis süresi:4-6 saat

gerekli malzemeler:

alt taban için

  • 1,5 paket eti burçak (un haline getirilmiş)
  • 110gr tereyağ (eritilmiş)
  • 28gr esmer şeker
  • 2 çorba kaşığı kakao

kek kısmı için

  • 220gr un (elenmiş)
  • 60gr kakao (elenmiş)
  • 1/2 paket kabartma tozu
  • 1 çay kaşığı tuz
  • 200gr esmer şeker
  • 225gr margarin (oda sıcaklığında)
  • 3 yumurta
  • 120ml süt
  • 1 paket vanilya
  • 250gr damla çikolata

üst kısmı için

  • 250gr fıstık ezmesi (krema kıvamında)
  • 60gr pudra şekeri

süsleme için

  • 50gr ince öğütülmüş fıstık taneleri
  • 55gr toz şeker
  • 50gr bal
  • 60ml su
  • 4 yumurta beyazı

Fırın fansız olarak 160 derecede ön ısıtma yapılır. un haline getirilmiş bisküvi, yağ ve şeker iyice karıştırılarak yağlı kağıt ile kaplanmış dikdörtgen bir kalıbın içine döşenir ve fırında 5 dakika pişirilir. Piştikten sonra oda sıcaklığında soğumaya alınır. fırın tekrar fansız 160 derecede ön ısıtmaya devam edilir. Kek kısmı için; esmer şeker ve margarin karıştırıcının düşük ayarında 30 saniye, orta ayarında 4 dakika karıştırılır. Yumurtaların herbiri teker teker eklenir ve orta kademede 1 dakika kadar tekrar karıştırılır. Makinanın düşük ayarında karıştırmaya devam ederken, elenmiş un, kabartma tozu, tuz, kakao ilave edilir. 45 saniye karıştırıldıktan sonra süt ve vanilya eklenir. 20 saniye tekrar karıştırılır. En son damla çikolatalar ilave edilir ve 10 saniye daha karıştırılır. Daha önceden hazırlanmış bisküvili kalıbın üstüne kek karışımı dökülür ve spatula yardımı ile üstü düzeltilir. Isıtılmış fırında 43 dakika veya ortasında batırdığınız kürdan temiz çıkıncaya kadar pişirilir. Pişen kek 20 dakika oda sıcaklığında kabın içinde bekletilir. 10 dakikada kapsız olarak soğutulur ve dikdörtgen şekilde dilimlenir. Üst kısım için fıstık ezmesi ve pudra şekeri karıştırılır. Elde edilen krema, dilimlerin ortasına ince, uzun olacak şekilde küçük kaşık yardımı ile yerleştirilir. Üst süslemesi için şeker,bal ve su; ben mari usulü bir kapta eritilir. Diğer tarafta yumurta akları çırpılarak kar haline getirilir ve öğütülmüş fıstık taneleri eklenir. Hazırlanan ballı su, bu kar karışımına azar azar elle karıştırılarak ilave edilir. Son yapılan ballı beyaz krema ile ortası fıstık kreması kaplı olan kek dilimlerinin üzerine kapatılır. 230 derecede ısıtılmış fansız fırında üzerleri kızarıncaya kadar tekrar pişirilir. Soğuduktan sonra servise hazırdır.


Devamını okuyun...(Read more...)>>

10 Şubat 2007 Cumartesi

2007 bebek ve çocuk fuarı-ön yorum

dün saat 14:00 civarında fuar alanındaydık. sizlerle ön yorum yapmak istedim. fuarın yarın son günü olduğu için belki bazı konularda yardımcı olabilirim. dün yaklaşık 4 saat fuar alanındaydık. aktarabileceğim en önemli olay bebek ve çocuk kitaplarının çeşitliliği ve fiyatların uygunluğu. geçen fuardan farklılığı; istediğiniz ürünleri uygun koşullarda satın alabiliyorsunuz. ama en önemli notum; puşetlere dikkat! eğer bebek arabası ile gezmeyi düşüyorsanız biraz zorlanabilirsiniz hazırlıklı olun. bebekler açısından biraz gürültü bir ortam. yüksek ses ve anonslar rahatsız edebilir. işin en güzel tarafı havalandırma olayı ve sigara içilmemesi. şimdilik durum bundan ibaret... ayrıntılar yarına!


Devamını okuyun...(Read more...)>>

9 Şubat 2007 Cuma

kal geldi...

buyrun...bana açıklar mısın? ne demek bu 'kal geldi'? sıkılmak, daralmak anlamında...olmaz hem de hiç olmaz. ayıp; benim atama, bu yurt için canını verenler adına büyük ayıp. ilk duyduğumda anlamsız bir şekilde etrafıma bakmıştım. ben mi yanlış anladım diye ama tekrar edildikçe (sanki ezberletmeye çalışır gibi) doğru anladığımı fark ettim. elime kağıt kalem aldım ve kağıda yazdım. yok gene anlamsız gözüktü gözüme. internetten araştırdım hani belki yanlış yazmışımdır diye. evet orda da aynı şekilde yazıyor. kısaca yazım doğru, anlam doğru. yanlış olan bu kelimeyi kullananlar ve bu kelimeyi kullanmayı özendirenler. evet saf kan bir dile sahip değiliz ama özümüzü bozmak ve hatta kelime uydurmak zorunda da değiliz. "turanj" diye bir "şey"i kalkıp televizyonlardan renk olarak anons ederseniz ve bunu seyreden çocuğunuz size gelip "anne turanj renkte bir meyve var mı?" derse işte burda bir bozukluk var derim. ben bunu ne yaşamak ne de yaşatmak istemiyorum. hatalarım var. bazı kelimeleri yerli yersiz kullanıyorum. hele noktadan sonra hiç büyük harf yazmıyorum (dayday'cım çok haklısın; bkz. bir ay önceki internet postası.). bunların büyük harf dışında olanlar bilgisizlikten yapılan hatalar. büyük harf konusundaki sıkıntı şu: biraz üşengeçlik, biraz da yazacaklarım aklımdan uçup gitmeden sayfalara dökmek konusundaki aceleciliğim... hepsini düzelteceğim. bu konuda sevgili Berceste'nin "Dil Kampanyası" na destek vermek kendimden çok bebi içindir. oğlumun "bye-bye" yerine "hoşça kal" demesini istiyorum. "saol" yerine "sağol" yazmasını istiyorum. ben bu kelimelerle büyüdüm, onu da bu şekilde büyütmeliyim...


ordakiler!! uyanın; TÜRKÇE'DE "KAL GELDİ" DİYE BİR ŞEY YOK...
aaa ne süpriz di mi??!!


not: ilk defa açıldığından beri sitede büyük harflerle bir cümle kuruldu. hayırlı olsun.


Devamını okuyun...(Read more...)>>

7 Şubat 2007 Çarşamba

2007 bebek ve çocuk fuarı

işte geldi...çok bekledim ama beklediğime değdi. en sonunda...geçen sene gittiğimde bebi içerde tekmelemekle meşguldu. bu sene yanımda olacak. inanılır gibi değil. koca bir yıl geçti. dino gene "su koyverme" durumlarında ama ben ekibi toparladım. arkamız sağlam; anne, güllü, zeyno ve bebi... sevgili aynur fuar haberi ile ilgili hatırlatmayı yapınca hemen fuarı düzenleyen firma ile bağlantıya geçilerek, tanıtım ve halkla ilişkiler görevlisi Seda İ. Babaoğlu'nun ilgisiyle gereki bilgiler alındı. kendisine teşekkürlerinizi gönderiyoruz. etkinlik listesi çok güzel hazırlanmış, katılan firmalar ihtiyaçlar doğrultusunda belirlenmiş. bu arada fuara davetiyeniz yoksa; bu adresteki "serbest giriş kartı" nı doldurabilirsiniz. doldurduktan sonra size verilen referans numarası ile fuarın giriş kapısında yer alacak bankolardan "giriş kartı" alıp rahatlıkla fuarı gezebileceksiniz. tam teçhizatlı bir şekilde orada olacağız ve durum rapor edeceğiz. bakalım bu fuardan neler yakalayacağız?
2007 BEBEK VE ÇOCUK FUARI ETKİNLİKLERİ

08 – 11 Şubat 2007

SERGİLER

· “YENİ HAYAT “ MEHTAP US TERZİ FOTOĞRAF SERGİSİ

Düzenleyen : Yapı-Endüstri Merkezi
Saat : 11.00 -19.30
Yer : Rumeli Salonu,Salon 1

· “LİFE” ZERİN KÜLTÜRAL FOTOĞRAF SERGİSİ

Düzenleyen : Yapı-Endüstri Merkezi
Saat : 11.00 -19.30
Yer : Rumeli Salonu,Salon 1


10- 11 Şubat 2007

İMZA GÜNLERİ

· NEŞE’li 0-14 DERGİSİ –NEŞE ERBERK

Düzenleyen : NEŞE’li 0-14 DERGİSİ
Tarih, Saat : 10 Şubat 2007 Cumartesi , 15.00- 16.30
11 Şubat 2007 Pazar, 1400- 15.30
Yer : Rumeli Salonu, Salon 1

10 Şubat 2007 - Cumartesi


· SEMİNER “ÇOCUĞUNUZUN EVDE GÜVENLİĞİ”

Saat : 13.00 – 14.00
Yer : Haliç Salonu
Konuşmacılar : Arzu BİRİNCİ, Çocuk Güvenliği Uzmanı
Düzenleyen : ÇOCUK GÜVENLİK ÜRÜNLERİ

· SEMİNER “ÇOCUKLARI KAZALARDAN KORUMA EĞİTİMİ”

Saat : 14.30 – 15.30
Yer : Haliç Salonu
Konuşmacılar : Doç.Dr. Agop ÇITAK
Düzenleyen : Türkiye Bankalar Birliği &
Çocuk Acil Tıp ve Yoğun Bakım Derneği

· SEMİNER “ANNE & BABA KOÇLUĞU”

Saat : 16.00 – 17.00
Yer : Haliç Salonu
Konuşmacılar : Esra Edibe AKSÜYEK
Düzenleyen : HAYATA İLK ADIM VE ANNE & TRENDS DERGİSİ


· SEMİNER “BEBEKLİKTEN ÇOCUKLUĞA GELİŞİM VE AŞILAR”

Saat : 17.30 – 18.30
Yer : Haliç Salonu
Konuşmacılar : Dr.Bahar SALİHOĞLU
Düzenleyen : MEMORIAL HASTANESİ


11 Şubat 2007 – Pazar

· SÖYLEŞİ “BEBEĞİNİZİN BESLENMESİ İLE İLGİLİ MERAK ETTİKLERİNİZ”

Saat : 13.00 – 14.00
Yer : Haliç Salonu
Konuşmacılar : Prof.Dr. Hilal MOCAN
Düzenleyen : HİLAL MOCAN İLE ÇOCUĞUM VE BEN DERGİSİ

· SEMİNER “ÇOCUK PSİKOLOJİSİ HAKKINDA BİLİNMEYENLER VE YENİ YAKLAŞIMLAR”

Saat : 14.30 – 15.30
Yer : Haliç Salonu
Konuşmacılar : Alanur ÖZALP- Uzman Doktor
Düzenleyen : DANIŞMAN PSİKOLOJİK HİZMETLER

· SEMİNER “0-3 yaş çocuk beslenmesi ve yapılan yanlışlar”
Saat : 16.00 – 17.00
Yer : Haliç Salonu
Konuşmacılar : Prof. Dr. Sırrı BEKTAŞ
Düzenleyen : MİLUPA

· SEMİNER “ÇOCUKTA DUYGUSAL SORUNLAR VE ARKADAŞLIK EDİNME BECERİSİ

Saat : 17.30 – 18.30
Yer : Haliç Salonu
Konuşmacılar : Neşe ERBERK, Ferda ÇOBANOĞLU (Pedagog ve Aile Terapisti)
Düzenleyen : JOYFULL HOUSE-NEŞE ERBERK YETENEK GELİŞTİRME MERKEZİ


Devamını okuyun...(Read more...)>>

annem çiçek açtı...

gençliğin başımızda duman olduğu zamanlarda hafif çapta asi takılıyorduk. ailem; özellikle annem o annelere has korumacı tavrıyla karşımda yerini alıyordu. olay zıtlaşmaya doğru adım adım ilerlerken, neticeye ulaşmamızı sağlayan cümle annemin ağzından çıkıyordu: "anne ol, beni anlayacaksın"... bu öyle sihirli bir cümle idi ki, benim o daima laf yetiştiren halim "hadi bana eyvallah.ararsan yokum" diyerek hızla uzaklaşıyor ve ben anneme bakakalıyordum. ben ve çocuk... şaka gibi...yok canım nerde!!! ilk önce doğuracağım adamı bulmam gerekiyor. evlenmeye karar vermek gerekiyor. ve daha bir sürü şey...yani imkansız...zaman geçti, asi tavırlar törpülendi, laf yetiştiren halimiz tatilden mektup attı " ben burda çok iyiyim, kendine iyi bak..." doğuracak adam bulundu, evlenildi. annem hala aynı annemdi. ve bebi geldi. annem haklıydı. artık farklı şeyler hissedip yaşıyordum. küçükken annemin çok sevdiği yemekler olurdu. nedense bazen yarısını veya son kalan parçayı bana veya abime verirdi.anlamazdım. bu kadar sevdiği şeyden nasıl vazgeçiyordu? şimdi anlıyorum; çünkü beni ve abimi ondan daha çok seviyordu... vazgeçebiliyordu; sırf bizim o an yüzümüzde göreceği gülümseme için... yetiştirmek, hayata hazırlamak, doğruyu ve yanlışı öğretmek, tekrar ve tekrar affetmek... annemin 62 yıllık hayatının son 38 yılında yaptıkları. ben bu yola biraz geç çıktım. anne oldum annem ve seni anlayamaya yeni başlıyorum. umarım senle daha çok uzun yıllar birbirimize annelik yaparız...doğumgünün kutlu olsun...

bugün annem çiçek açtı...


Devamını okuyun...(Read more...)>>

3 Şubat 2007 Cumartesi

lama'ya mektup

iyi yaptın, hoş yaptın amma velakin SORULAR NERDE??? deli gibi soruları arıyorum bloglarda. tabi sayende yeni bloglarda keşfetmedim değil. sağolasın. kardeşim desene bana hakkında bilinmeyen 5 şeyi yaz, ben sana sayfalar döktüreyim. canım lamam, cicim lamam sen iste ben sobelenirimde ,mimlenirimde, şimdi bunları öğrendin sonra yüzüme vurma ama tamam mı? anlaştık mı? oldu mu? haaa??? sesim geliyo mu?

*gerçek sarışım. fakat dış etkilerden dolayı saç rengi koyulaşıyor arkadaşlar. ben de röfle ile dış güçlere karşı savaşıyorum. aile bütçesine katkı amacıyla kendi röflemi kendim yapıyorum artık. valla güzel oldu. artan parayıda kendime bahşiş yaptım.


*2 yıl polimer kil öğretmenliği (aslında öğretmenlere ayıp oluyor. ben gerçek öğretmen değilim. ama bunu başka nasıl açıklarım bilemedim.) yaptım. ve sevdiğim işin bu olduğuna karar verdim. şimdi yabancı bir siteye bu konu ile ilgili çeviri yapıyorum.


*en ilginç bulduğum yaratık vampir; manyak mıyım neyim ama vampirleri seviyorum daha doğrusu çok ilginç geliyor. gerçekten var mıydılar yoksa insan beyninin kısa devresinden mi meydana geldiler?


*akan suları durduran top 5 listesinden bebi,dino ve ailem'den sonra gelen şey bilimkurgudur. daha doğrusu fantastik filmler. ama iyi çevrilmiş ve güzel efektli olacak. ucuz etin yahnisi gibi olmasın lütfen.


* yolculukları çok severim.plansız çıkacaksın ve her gördüğün turistik gezilecek, görülecek yer tabelalarından içeri kıvrılıvereceksin. deli gibi fotoğraf çekeceksin, keşfedeceksin ve hatta mümkünse o zamana gidip onlar gibi yaşamayı hayal edeceksin.

canım lamam, cicim lamam; yaptım di mi? olmuş mu?efferin mi bana?
o ayrı bu ayrıdır arkadaşlar. sakın mızmızlanmayın; özlem, yelda, aynur ve banu...kadro tamam. hakkınızda bilmediğimiz 5 şey nedir?


Devamını okuyun...(Read more...)>>

iç dünyama yolculuk

çok uzun bir yolculuk bu. sanırım amaç içimdeki çocuğa ulaşmak. hala saçlar iki yandan toplanır. bebiyle beraber emeklenir ve oyuncaklar havaya fırlatılır. ve dünyaya o masumiyetle bakar.o yüzden bazı insanları anlamaz.bazı olayları çözemez.işte bu yüzden hiç televizyonda haber seyretmez. yanlışları vardır her çocuk gibi. bazen şımarır, istediğinin olması için inat eder. sakince karşınıza alıp, büyük adam gibi konuşursanız hemen sakinleşir. aslında uysaldır. en sevdiği oyuncak bebeği zeyneb'i hiç unutmadı.en çok istediği şey herkesin mutlu olması.
yaş 35 ama hala çocuk ve ben bu çocuğu çok seviyorum.

sevgili aynur, beni mimlemiş.
şimdi ben de özlem, yelda ve banu'yu mimliyorum.
bakalım bizleri bu yolculuklarda neler bekliyor???


Devamını okuyun...(Read more...)>>

japon cheesecake'i (cotton soft japanese cheesecake)

dino korelilerle çalışıyor, sinemada "çinliler geliyor" filmi gösterildi. etrafta bir çekik gözlü operasyonu var sanırsam. bu durumda araştırdık, soruşturduk; tamamen türk malzemelerle hazırlanmış bir adet "japon cheesecake'i" yaptık. vatana millete hayırlı olsun.farklı bir tarif, farklı bir pişirme yöntemi;


japon cheesecake'i (cotton soft japanese cheesecake)
















12 kişilik
hazırlama süresi: 25dk
pişme süresi:1 saat 10dk
servis süresi:12-24saat

gerekli malzemeler:
  • 140gr tozşeker
  • 6 yumurta beyazı
  • 6 yumurta sarısı
  • 1/4tsp krem tartar
  • 50gr margarin
  • 250gr labne peynir
  • 100ml süt
  • 1tbsp limon suyu
  • 60gr kekun (veya söke un-3 defa elenmiş-)
  • 20gr mısır nişastası (veya mısır unu sevgili Betül’ün uyarısıyla hemen düzeltme yapıyorum. mısır unu kullanılmıyor. “corn flour” mısır nişantası için kullanılan terimdir. mısır unu için yurtdışında “corn meal” terimi kullanılıyormuş.teşekkürler Betül)
  • 1/4tsp tuz

fırın fansız 160derecede ön ısıtma yapılırak hazırlanır. ben mari usulu bir kapta peynir,yağ ve süt eritilir. tam eriyip alt kaptaki su kaynaya başlayınca peynirli eriyik ocaktan alınır. soğuduktan sonra un, mısır nişastası veya unu, yumurta sarıları, limon suyu ve tuz ilave edilerek mikser ile 3-4dk karıştırılır. diğer tarafta yumurta beyazları ve krem tartar kar haline getirilir. krema kıvamındaki bu karışıma azar azar şeker ilave edilir ve koyu krema kıvamına gelene kadar karıştırılır. bu karışım 3 parti halinde unu karışımla birleştirilir. yaklaşık 20cm'lik kelepçeli kalıbın tabanı yağlı kağıt ve yanları alimünyum folyo ile kaplanır. cheesecake karışımı kalıba dökülür ve fırında su banyosu yöntemi ile 1 saat 10 dk veya üstü kahverengi oluncaya kadar pişirilir.



su banyosu yöntemi: içinde çiğ hamur olan kalıp; kendinden daha büyük ve içinde oda sıcaklığında su olan bir kalıbın içine yerleştirilir. su seviyesi; küçük olan kalıbın yarısına gelecek şekilde ayarlanır.




peçete'den notlar:

  1. ilk defa süresinde pişen bir cheesecake ile karşılaştım. kendisini tebrik ederim.
  2. içine yeşil çay tozu(!) da konurmuş eğer istenirse. ( o zaman un miktarı 30gr. düşürüp 30gr yeşil çay tozu kullanıyorsunuz.)
  3. 6 yumurta ilk başta benim gözümü korkuttu, acaba kokar mı diye. nerdeee...aradıysan bul.
  4. tadına inanamadık. "cotton soft" yani "pamuk yumuşaklığı" sıfatını kesinlikle hak ediyor.
  5. alt taban diye birşey hazırlanmıyor. sanki kek yapar gibisiniz.


Devamını okuyun...(Read more...)>>

1 Şubat 2007 Perşembe

kendime

yok... yok.. bana bir şey oldu bugün. "mutfakta zen" deki yazı tam üstüne geldi. ben mutlu değilim bugün. içim acıyor.kötü olmayı nerden öğrendik veya birilerini incitmeyi? anlamıyorum. karşımızdaki üzüldüğünde kendimiz için elde ettiğimiz şey ne oluyor? hani yararlı bir şey midir acaba?yararlıysa neden ben yapmıyorum? valla mutsuzum bugün. yaşlı adam pastanesinin kapısında duruyor. dilenmiyor ama kılık kıyafet dökülüyor. kimse durupta "amca ne istiyorsun, neye ihtiyacın" var diye sormuyor. geçip gidiyorlar önünden. acıyarak bakıyorlar. sadece poğaça istiyormuş,sadece poğaça.50kuruş...kocaman 50kuruş. ben bi de bu dünyaya çocuk getirdim. ben böyle hissederken bebi ne yapacak? elimden geldiği kadar onu hazırlayacağım bu duruma ama yeterli olmaz ki. birisi söylesin bana neyin derdindeyiz?küresel ısınma var, dünya elden gidiyor, herkes kendi derdinde. ben de dahilim o herkese. bunun için de kendime gıcık oldum. işte böyle. gecenin 3'ü oldu. ve ben kötüye kızıyorum, kötülere izin verdiğim için, onlarla savaşmadığım için kızıyorum.
yok...yok...ben iyi değilim bugün.


Devamını okuyun...(Read more...)>>

kübik

bu tarif marmaris'ten buraya taşındı. "şaşkın şaşkın" tarifinin şekline bakıldı. "hay allah" denerek sos hazırladı. "ben bir yerde yanlış yaptım" biçiminde kek pişirildi. "yok yok bu olmadı" kararı ile sos devreye sokuldu. "gitti bütün malzeme" bakışları ile bir gün bekletildi. "belki yararı olur" düşüncesi ile hindistan cevizi ile kaplandı. " allah allah, saldırın" denerek aile fertleri tarafından tüketildi.. inanılmaz bir maceraya hoşgeldiniz;



kübik

















40-45 parça
hazırlanma süresi:15 dk
pişme süresi:25-30 dk
servis süresi:24 saat

gerekli malzemeler:


kek için

  • 4 yumurta
  • 250gr toz şeker
  • 4 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 8 yemek kaşığı su
  • 250gr un
  • 1 paket kabartma tozu ve vanilya

sos için

  • 4 1/2 yemek kaşığı kakao
  • 125gr toz şeker
  • 250gr yağ
  • 2 su bardağı su

fırın 175 derecede ön ısıtma yapılır. ilk önce yumurta ve şeker iyice çırpılır. arkasından su ve sıvıyağ ilave edilir. en son elenmiş un, kabartma tozu ve vanilya, yumurtalı karışıma ilave edilir. yağlı kağıtla kaplanmış dikdötgen tepsi ile fırına verilir. kek fırında pişerken diğer tarafta sos hazırlanır. bütün malzeme hafif ayarda ısıtılarak pişirilir. en son soğuk su ilave edilir (yağ eridikten sonra).kek pişip tel ızgaraya alınır. ılındıktan sonra küçük kareler şeklinde kesilir. ılınmış olan sosa her tarafı batırılır ve yağlı kağıdın üstüne konur. bir gün bekletilir. ertesi gün hindistan cevizine bulanır. afiyet olsun...



peçete'den notlar:

  1. sostaki suya inanamadım. ama parçalara ucu ucuna yetti. yani herhangi bir yanlışlık yok tarifte.
  2. parçaların her tarafını sosa bulayın. sosa batırıp çıkarmanız yeter. sakın "lokma tatlısı" şeklinde sosun içinde bekletmeyin.
  3. bekletme süresinde üzerini yağlı kağıt ile kapatabilirsiniz.
  4. mutlaka keki alttan ve üstten çok hafif şekilde traşlayın. traşlanmazsa sosu az çekiyor.
  5. hindistan cevizi yerine ince kıyılmış ceviz, badem kullanabilirsiniz.


Devamını okuyun...(Read more...)>>